Results for desuper translation from Latin to Turkish

si pendebat desuper manebant in eodem loc
musa buluşma Çadırına giremedi; çünkü bulut her yeri kaplamış, rabbin görkemi konutu doldurmuştu.

vas quod non habuerit operculum nec ligaturam desuper inmundum eri
kapağı iple bağlanmamış, ağzı açık her kap kirli sayılacaktır.

et fulgurare lumine suo desuper cardines quoque maris operie
denizin dibine dek nasıl ulaştırdığına bakın.

et desuper lapides pretiosi aequalis mensurae secti erant similiterque de cedr
Üstlerinde belirli ölçülere göre kesilmiş kaliteli taşlar ve sedir kirişler vardı.

dies ille vertatur in tenebras non requirat eum deus desuper et non inlustret lumin
Üzerine ışık doğmasın.

et expandit tectum super tabernaculum inposito desuper operimento sicut dominus imperara
böylece ikinci yılın birinci ayının birinci günü konut kuruldu.

confitebuntur peccatum suum et reddent ipsum caput quintamque partem desuper ei in quem peccaverin
İşlediği günahı itiraf etmeli. karşılığını, beşte birini üzerine ekleyerek suç işlediği kişiye ödeyecek.

et adduxerunt asinam et pullum et inposuerunt super eis vestimenta sua et eum desuper sedere fecerun
eşekle sıpayı getirip üzerlerine giysilerini yaydılar, İsa sıpaya bindi.

et conteram superbiam duritiae vestrae daboque caelum vobis desuper sicut ferrum et terram aenea
İnatçı gururunuzu kıracağım. gök demir, yer bakır olacak.

et facies eorum et pinnae eorum extentae desuper duae pinnae singulorum iungebantur et duae tegebant corpora eoru
yüzleri böyleydi. kanatları yukarıya doğru açılmıştı. her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.

et e contrario populus meus in adversarium consurrexit desuper tunica pallium sustulistis eos qui transiebant simpliciter convertistis in bellu
güzel giysilerini sıyırıp alırsınız.

cui dixit angelus domini tolle carnes et panes azymos et pone super petram illam et ius desuper funde cumque fecisset it
tanrının meleği, ‹‹eti ve mayasız pideleri al, şu kayanın üzerine koy. et suyunu ise dök›› dedi. gidyon söyleneni yaptı.

arreptisque nadab et abiu filii aaron turibulis posuerunt ignem et incensum desuper offerentes coram domino ignem alienum quod eis praeceptum non era
harunun oğulları nadavla avihu buhurdanlarını alıp içlerine ateş, ateşin üstüne de buhur koydular. rabbin buyruklarına aykırı bir ateş sundular.

et candelabra aurea quinque ad dexteram et quinque ad sinistram contra oraculum ex auro primo et quasi lilii flores et lucernas desuper aureas et forcipes aureo
İç odanın girişine, beşi sağa, beşi sola yerleştirilen saf altın kandillikler, çiçek süslemeleri, kandiller, maşalar,

dixit moses ad aaron tolle turibulum et hausto igne de altari mitte incensum desuper pergens cito ad populum ut roges pro eis iam enim egressa est ira a domino et plaga desaevi
sonra musa haruna, ‹‹buhurdanını alıp içine sunaktan ateş koy, üstüne de buhur koy›› dedi, ‹‹günahlarını bağışlatmak için hemen topluluğa git. Çünkü rab öfkesini yağdırdı. Öldürücü hastalık başladı.››

aedificavit quoque agens industrie omnem murum qui fuerat dissipatus et extruxit turres desuper et forinsecus alterum murum instauravitque mello in civitate david et fecit universi generis armaturam et clypeo
hizkiya gücünü toplayarak surun yıkılmış bölümlerini onarttı, üstüne kuleler yaptırdı. dışardan bir sur daha yaptırarak davut kentinde milloyu sağlamlaştırdı. bunların yanısıra, çok sayıda silah ve kalkan hazırlattı.

cumque illi essent iuxta lapidem grandem qui est in gabaon amasa veniens occurrit eis porro ioab vestitus erat tunica stricta ad mensuram habitus sui et desuper accinctus gladio dependente usque ad ilia in vagina qui fabrefactus levi motu egredi poterat et percuter
givondaki büyük kayanın yanına varınca, amasa onları karşılamaya geldi. yoav savaş giysisini giymişti. giysinin üzerine bir kemer kuşanmış, kemere kınında duran bir kılıç bağlamıştı. yoav ilerlerken kılıç kınından çıktı.