Results for dureza translation from Spanish to Turkish

Computer translation

Trying to learn how to translate from the human translation examples.

Spanish

Turkish

Info

Spanish

dureza

Turkish

 

From: Machine Translation
Suggest a better translation
Quality:

Human contributions

From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.

Add a translation

Spanish

Turkish

Info

Spanish

entonces los egipcios los hicieron trabajar con dureza

Turkish

İsraillileri amansızca çalıştırdılar.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

el pobre habla con ruegos, pero el rico responde con dureza

Turkish

zenginin yanıtıysa serttir.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

por eso los entregué a la dureza de su corazón, y caminaron según sus propios consejos

Turkish

bildikleri gibi yaşasınlar diye.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

entonces el rey les respondió con dureza. el rey roboam dejó de lado el consejo de los ancianos

Turkish

İleri gelenlerin öğüdünü reddeden kral rehavam, gençlerin öğüdüne uyarak halka sert bir yanıt verdi: ‹‹babamın size yüklediği boyunduruğu ben daha da ağırlaştıracağım. babam sizi kırbaçla yola getirdiyse, ben sizi akreplerle yola getireceğim.››

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

entonces el rey respondió al pueblo con dureza, y dejó de lado el consejo que le habían dado los ancianos

Turkish

İleri gelenlerin öğüdünü reddeden kral rehavam, gençlerin öğüdüne uyarak halka sert bir yanıt verdi: ‹‹babamın size yüklediği boyunduruğu ben daha da ağırlaştıracağım. babam sizi kırbaçla yola getirdiyse, ben sizi akreplerle yola getireceğim.››

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

--aquel hombre, el señor de la tierra, nos habló con dureza y nos tomó por espías del país

Turkish

‹‹mısırın yöneticisi bizimle sert konuştu. bize casusmuşuz gibi davrandı.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

acuérdate de tus siervos abraham, isaac y jacob. no mires la dureza de este pueblo, ni su impiedad ni su pecado

Turkish

kulların İbrahimi, İshakı, yakupu anımsa. bu halkın dikbaşlılığını, kötülüğünü, günahını dikkate alma.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

por tanto, os escribo esto estando ausente, para que estando presente no use de dureza conforme a la autoridad que el señor me ha dado para edificación y no para destrucción

Turkish

rabbin yıkmak değil, geliştirmek için bana verdiği yetkiyi yanınıza geldiğimde sert biçimde kullanmak zorunda kalmayayım diye, bunları aranızda değilken yazıyorum.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

el brote más mortal de ébola jamás registrado, que desde marzo de 2014 se ha cobrado la vida de más de 700 personas, ha golpeado con dureza a África occidental.

Turkish

mart'tan beri 700 ölüme yol açan en amansız ebola salgını batı afrika bölgesini sert vurdu.

Last Update: 2016-02-24
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

en aquel tiempo a jerusalén le llamarán trono de jehovah. todas las naciones se congregarán en jerusalén por causa del nombre de jehovah, y no andarán más según la dureza de su malvado corazón

Turkish

o zaman yeruşalime, ‹rabbin tahtı› diyecekler. rabbin adını onurlandırmak için bütün uluslar yeruşalimde toplanacak. bundan böyle kötü yüreklerinin inadı uyarınca davranmayacaklar.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

no fortalecéis a las ovejas débiles ni curáis a las enfermas. no habéis vendado a la perniquebrada, ni habéis hecho volver a la descarriada, ni habéis buscado a la perdida. más bien, las habéis dominado con dureza y con violencia

Turkish

zayıfları güçlendirmediniz, hastaları iyileştirmediniz, yaralıların yarasını sarmadınız. yolunu şaşıranları geri getirmediniz, yitikleri aramadınız. ancak sertlik ve şiddetle onlara egemen oldunuz.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

y al ver josé a sus hermanos los reconoció, pero simuló serles extraño y les habló con dureza. luego les preguntó: --¿de dónde habéis venido? ellos le respondieron: --de la tierra de canaán, para comprar alimentos

Turkish

yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: ‹‹nereden geliyorsunuz?›› ‹‹kenan ülkesinden›› diye yanıtladılar, ‹‹yiyecek satın almaya geldik.››

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Get a better translation with
7,777,150,042 human contributions

Users are now asking for help:



We use cookies to enhance your experience. By continuing to visit this site you agree to our use of cookies. Learn more. OK