Results for escudero translation from Spanish to Turkish

Computer translation

Trying to learn how to translate from the human translation examples.

Spanish

Turkish

Info

Spanish

escudero

Turkish

 

From: Machine Translation
Suggest a better translation
Quality:

Human contributions

From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.

Add a translation

Spanish

Turkish

Info

Spanish

el filisteo venía acercándose a david, precedido de su escudero

Turkish

filistli de, önünde kalkan taşıyıcısı, davuta doğru ilerliyordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

selec el amonita; najarai, de beerot, escudero de joab, hijo de sarvia

Turkish

ammonlu selek, seruya oğlu yoavın silah taşıyıcısı beerotlu nahray,

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

al ver su escudero que saúl estaba muerto, él también se dejó caer sobre su espada y murió

Turkish

saulun öldüğünü görünce, silah taşıyıcısı da kendini kılıcının üzerine atıp öldü.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

al ver su escudero que saúl estaba muerto, él también se dejó caer sobre su espada y murió junto con él

Turkish

saulun öldüğünü görünce, silah taşıyıcısı da kendini kılıcının üzerine attı ve saulla birlikte öldü.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

Éste fue el primer ataque, en el que jonatán y su escudero mataron a unos veinte hombres en el espacio de media yugada de tierra

Turkish

yonatanla silahını taşıyan genç bu ilk saldırıda iki dönümlük bir alanda yirmi kadar asker öldürdüler.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

el asta de su lanza parecía un rodillo de telar, y su punta de hierro pesaba 600 siclos. y su escudero iba delante de él

Turkish

mızrağının sapı dokumacı tezgahının sırığı gibiydi. mızrağın demir başının ağırlığı altı yüz şekeldi. golyatın önüsıra kalkanını taşıyan bir adam yürüyordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

jonatán subió trepando con sus manos y sus pies; y tras él, su escudero. los filisteos caían delante de jonatán, y su escudero los remataba detrás de él

Turkish

yonatan elleriyle ayaklarını kullanarak yukarıya tırmandı; silahını taşıyan genç de onu izledi. yonatan filistlileri yenilgiye uğrattı. silahını taşıyan genç de onu izliyor ve filistlileri öldürüyordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

aconteció cierto día que jonatán hijo de saúl dijo a su escudero: --ven, pasemos hasta el destacamento de los filisteos que está al otro lado. pero no lo hizo saber a su padre

Turkish

bir gün saul oğlu yonatan, silahını taşıyan genç hizmetkârına, ‹‹gel, karşı taraftaki filist ordugahına geçelim›› dedi. ama bunu babasına haber vermedi.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

entonces saúl dijo a la gente que estaba con él: --¡pasad revista y ved quién de los nuestros se ha ido! al pasar revista, he aquí que faltaban jonatán y su escudero

Turkish

bunun üzerine saul yanındaki adamlara, ‹‹yoklama yapın da aramızdan kimin ayrıldığını görün›› dedi. yoklama yapılınca yonatanla silahını taşıyan gencin orada olmadığını anladılar.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

entonces jonatán dijo a su escudero: --ven, pasemos al destacamento de esos incircuncisos. quizás jehovah haga algo por medio de nosotros, porque nada impide a jehovah salvar con muchos o con pocos

Turkish

yonatan silahını taşıyan genç hizmetkârına, ‹‹gel, şu sünnetsizlerin ordugahına gidelim›› dedi, ‹‹belki rab bizim için bir şeyler yapar. Çünkü gerek çoklukta, gerekse azlıkta rabbin zafere ulaştırmasına engel yoktur.››

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Spanish

entonces saúl dijo a su escudero: "saca tu espada y atraviésame con ella, no sea que vengan esos incircuncisos y hagan mofa de mí." pero su escudero no quiso, porque tenía mucho miedo. entonces saúl tomó la espada y se dejó caer sobre ella

Turkish

saul silahını taşıyan adama, ‹‹kılıcını çek de bana sapla›› dedi, ‹‹yoksa bu sünnetsizler gelip benimle alay edecekler.›› ama silah taşıyıcısı büyük bir korkuya kapılarak bunu yapmak istemedi. bunun üzerine saul kılıcını çekip kendini üzerine attı.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Warning: Contains invisible HTML formatting

Get a better translation with
7,747,329,475 human contributions

Users are now asking for help:



We use cookies to enhance your experience. By continuing to visit this site you agree to our use of cookies. Learn more. OK