Results for boylece translation from Turkish to English

boylece başarı şartları burada listelenir.
so the conditions for success here are listed.

boylece, bu fikirleri gelistirdiler ve yenilediler.
so they developed and iterated these ideas.

boylece gereksiz testler icin 200 milyar dolari harcadiniz bile.
then you've wasted 200 billion dollars in unnecessary tests.

bildirildiğine göre,boylece, 110 milyon doların yaklaşık yarısı verilmiş oldu.
about half of the $110m has reportedly been disbursed already.

boylece, aslinda olan sey belli bir yas grubunu dusunmeye baslamalari icin motive ediyoruz.
in that way, what's happening is that we're motivating a certain age group to start thinking.

bir zamanlar yaptigimiz gorusmelerde intraoküler fiyatlarini dusurmeyi basaramadik, boylece uretim birimimizi kurduk.
there was a time when we failed to negotiate the [intra-ocular lens] prices to be at affordable levels, so we set up a manufacturing unit.

ruhani bir farkindalik icinde yetisirsek, biz kendimizi bu dunyadaki herseyle tanimlariz, boylece somuru olmaz
when we grow in spiritual consciousness, we identify ourselves with all that is in the world, so there is no exploitation.

boylece bir semti (arma) deniz kenarinda diger semtleri ise bir tepe yamaclarinda bulunur.
later it was part of the kingdom of sardinia (1815) and of the kingdom of italy (1861).

ayrica buyume paternleri ile ilgileniyorum: doga bir seyleri dizginsizce buyutuyor boylece herhangi bir sekille kisitlanmiyorsunuz.
i'm also interested in growth patterns: the unbridled way that nature grows things so you're not restricted by form at all.

ama bu sene sinifindaki bir ogrenci ozurlu oldugu icin gezinin yapilmayacagi bildirilmis, boylece diger 25 ogrenci de doga yuruyusune gidememis.
but he was told he couldn't go on the hike this year because one of the students in the class was disabled, so the other 25 students didn't get to go on the hike either.

boylece, eger insan ihtiyaci baslangic noktasi ise, prototip bir ilerleme araci ise, gidilen istikamet hakkinda bazi sorular olur.
so if human need is the place to start, and prototyping, a vehicle for progress, then there are also some questions to ask about the destination.

dr. v: ruhani bir farkindalik icinde yetisirsek, biz kendimizi bu dunyadaki herseyle tanimlariz, boylece somuru olmaz.
dr. v: when you grow in spiritual consciousness, we identify with all that is in the world so there is no exploitation.

boylece firmalar 300 ila 1200 euro arasında bir ücret talep ediyor.bu meblağ kısa sürede kalıcı bir iş bulacak kadar şanslı olanların aldığı asgari ücretin iki katından daha fazla bir para.
in this situation, the agencies charge between 300 euros and 1,200 euros -- more than double the minimum salary for those who are lucky enough to have a permanent job in the first place.

boylece bu isik huzmesini insa ettiler, ve bu cok ince celik bit kordon, dunyanin -- belkide en duz ve ince asma koprusu, kablolari kenarlarda.
so they built the blade of light, and it's a very thin ribbon of steel, the world's -- probably the flattest and thinnest suspension bridge there is, with cables that are out on the side.

boylece ‘’evet bir balıkçılık lisansı’’ dedim. boylece bu akşam yemeğinden kalkmış olduk... ...bu noktada gerçekten nereye gideceğimizi bilmeyerek.
so i said, "yes, a 'reverse fishing license.'" so we walked away from this dinner really not knowing where to go at that point.

ve boylece baska bir ilginc fikir olusuyor, acaba istediginiz herhangi bir maddeyi yada periodik tabladaki herhangi bir elementi alip ona ait dna dizilisini bulsak ve bu dizilisile ona maddeye ait protein dizilisini kodlasak, ve boylece deniz kulagindan baska bir yapi olustursak doğa yoluyl daha once hic calisilma firsati olmamis baska birsey insa etsek.
and so an interesting idea is, what if you could take any material that you wanted, or any element on the periodic table, and find its corresponding dna sequence, then code it for a corresponding protein sequence to build a structure, but not build an abalone shell -- build something that, through nature, it has never had the opportunity to work with yet.

boylece uluslararası korumaya gittim... ...ve onları bir ortak haline getirdim... ...balık kaynağını... değerlendirme sürecinden geçtim... ...kiribatinin ne kadar eşitlenmesi gerektiğini... ...balık türlerinin neler olduğunu karar vererek... ...diğer ortak takımını—avustralya hükümeti... ...yeni zelanda hükümeti,dünya bankasını... ...bir araya getirdim.
so i went to conservation international and brought them in as a partner and went through the process of valuing the fishery resource, deciding how much kiribati should be compensated, what the range of the fishes were, brought in a whole bunch of other partners -- the government of australia, the government of new zealand, the world bank.