Results for yalan söyleme translation from Turkish to English

bana yalan söyleme.
don't lie to me.

asla yalan söyleme!
never tell a lie!

bana yalan söyleme, tom.
don't lie to me, tom.

asla tekrar yalan söyleme.
never tell a lie again.

yalan söyleme, dürüst ol.
don't lie. be honest.

yalan
lie

bana asla tekrar yalan söyleme.
never tell me a lie again.

yalan söyleme, doğruyu söyle.
don't lie. tell the truth.

yalan söyleme hakkında suçlu hissediyorum.
i feel guilty about having told a lie.

yalan makinesi
polygraph

babana söyleme.
don't tell your dad.

tom'a söyleme.
don't tell tom.

bana gevşememi söyleme.
don't tell me to relax.

kekler yalan söylemez.
cakes don't lie.

sadece tom'a söyleme.
just don't tell tom.

sadece avrupa'ya yalan söyleme amaçlı, verimsiz bir uzlaşma, arnavutluk açısından ters tepecektir." dedi.
an unproductive consensus just to lie to europe would be a boomerang for albania," hoxha concluded.

tokaca, "Çok yalan söylendi, çok manipülasyon yapıldı.
"there have been so many lies and so much manipulation.

kalblerinde hastalık vardır, allah hastalıklarını artırmıştır. yalan söyleye geldikleri için onlara elem verici azab vardır.
in their hearts is a disease which allah has increased all the more and a painful doom is in store for them for the lie they utter.

yargıç michalis margaritis duruşma sırasında sanıklardan birine, "İstersen yalan söyleme hakkında sahipsin, fakat aklın yoluna kafa tutamazsın, çünkü sana geri teper," dedi.
"it is your right to lie if you want to, but you cannot challenge sanity because that will backfire against you," judge michalis margaritis told one of the defendants during the trial.

velchev, talebine gerekçe olarak yakın tarihli bir trafik kavgasıyla ilgili olarak mahkemeye yalan söyleme, başkalarını mahkemeye yalan söylemeye zorlama ve adaleti engelleme olmak üzere üç iddiayı soruşturma ve büyük olasılıkla siderov'a suçlamalar yöneltme isteğini gösterdi.
velchev cited his intention to investigate and possibly press charges against siderov on three counts -- perjury, forcing other people to commit perjury, and obstruction of justice -- in relation to a recent highway incident.