Usted buscó: flydde (Noruego - Turco)

jeg flydde over. jeg...
uçakla geldim.

vi flydde i flere timer.
helikopterde saatlerce gittik.

han flydde vestover på motorveg 180.
i-80 otobanında batıya doğru ilerlemiş. omaha, adama fotoğrafları doğrulatacak.

da forlot de ham alle sammen og flydde.
o zaman öğrencilerinin hepsi onu bırakıp kaçtı.

kapteinen takker for at dere flydde med albatross...
albatros havayolları ile uçtuğunuz için kaptanınız teşekkür ediyor...

vel, jeg flydde over for å se deg. hei, hør her.
seni görmek için geldim.

- jeg flydde 450 mil for å se deg. - jeg er forsinket.
seni görmek için 5000 kilometre yol geldim.

hva om vår mann ikke flydde ut, men noen ved navn vs flydde inn.
ya aradığımız adam değil de "vs" adlı kişi uçuyorsa?

for din trusel flydde de, for din tordens røst for de hastig bort.
göğü gürletince hemen çekildi.

en reporter sier han så halen fra ett stort fly som flydde inn i pentagon.
bir gazeteci büyük bir yolcu uçağının kuyruğunu...

...et fly flydde inn i tårn nummer to, 15 minutter etter det første kræsjet.
büyük bir üzüntü ve kederle... iki uçağın kaçırılarak dünya ticaret merkezinin ikiz kulelerine çarptığını bildirmek istiyorum. uçaklardan biri dünya ticaret merkezinin ikinci kulesine çarptı. İkinci uçak 15 dakika sonra diğerine çarptı.

jævla opplegg - som bregner og gudvethva sprengte rundt oss, barken flydde ut av trærne.
Çevremizdeki otlar patlıyor, ağaçların kabukları havada uçuşuyordu.

og de merket dette, flydde de til byene i lykaonia, lystra og derbe, og landet deromkring,
bunu öğrenen pavlusla barnaba, likaonyanın listra ve derbe kentlerine ve çevre bölgeye kaçarak oralarda da müjdeyi yaydılar.

slik hadde jeg det: om dagen fortærtes jeg av hete og av kulde om natten, og søvnen flydde fra mine øine.
Öyle bir durumdaydım ki, gündüz sıcak, gece kırağı yedi bitirdi beni. gözüme uyku girmedi.

derefter gikk kongen hjem til sitt palass og fastet hele natten, og han lot ikke nogen av sine medhustruer komme inn til sig, og søvnen flydde fra ham.
Şafak sökerken kalkıp acele aslan çukuruna gitti.

og kvinnen flydde ut i ørkenen, hvor hun har et sted som er gjort i stand til henne av gud, forat de der skulde gi henne hennes føde i tusen to hundre og seksti dager.
kadınsa çöle kaçtı. orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.

og de gikk ut og flydde bort fra graven; for beven og forferdelse var kommet over dem; og de talte ikke et ord til nogen; for de fryktet.
kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. korkularından kimseye bir şey söylemediler.

da blev mennene grepet av en stor frykt, og de sa til ham: hvorfor har du gjort dette? for de visste at han flydde fra herrens åsyn; det hadde han fortalt dem.
denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. ‹‹neden yaptın bunu?›› diye sordular. yunusun rabden uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. daha önce onlara anlatmıştı.

- har du flydd før?
daha önce uçtun mu?