Usted buscó: aliyekuwa (Suajili - Turco)

kisha wakampeleka huyo mtu aliyekuwa kipofu kwa mafarisayo.
eskiden kör olan adamı ferisilerin yanına götürdüler.

huyo mtu aliyekuwa amepooza akainuka, akaenda nyumbani kwake.
adam da kalkıp evine gitti.

na walisema: hataingia peponi ila aliyekuwa yahudi au mkristo.
"yahudi veya hristiyanlardan başkası cennete giremez," dediler.

kukatokea majadiliano kati ya wale wanafunzi kuhusu nani kati yao aliyekuwa mkuu zaidi.
Öğrenciler, aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmaya başladılar.

mbele yake yesu palikuwa na mtu mmoja aliyekuwa na ugonjwa wa kuvimba mwili.
Önünde, vücudu su toplamış bir adam vardı.

ukaguzi ulipoanza, akaletewa mtu mmoja aliyekuwa na deni la fedha talanta elfu kumi.
kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi.

basi, hapo palikuwa na mtu mmoja aliyekuwa mgonjwa kwa muda wa miaka thelathini na minane.
orada otuz sekiz yıldır hasta olan bir adam vardı.

na walisema: hataingia peponi ila aliyekuwa yahudi au mkristo. hayo ni matamanio yao.
"yahudi veya hıristiyan olmayan kimse elbette cennete girmeyecek" dediler; bu onların kuruntularıdır.

barnaba akaitwa zeu, na paulo, kwa vile yeye ndiye aliyekuwa anaongea, akaitwa herme.
barnabaya zeus, pavlusa da konuşmada öncülük ettiği için hermes adını taktılar.

basi, yule aliyekuwa amekaa juu ya wingu akautupa mundu wake duniani, na mavuno ya dunia yakavunwa.
bulutun üzerinde oturan, orağını yerin üzerine salladı, yerin ekini biçildi.

alikuwa mtakatifu na mwema; lakini ninyi mlimkataa, mkataka mtu mwingine aliyekuwa muuaji afunguliwe.
kutsal ve adil olanı reddedip bir katilin salıverilmesini istediniz.

kulikuwa pia na maskini mmoja jina lake lazaro, aliyekuwa amejaa vidonda na alikuwa analazwa mlangoni pa nyumba ya huyo tajiri.
her tarafı yara içinde olan lazar adında yoksul bir adam bu zenginin kapısının önüne bırakılırdı; zenginin sofrasından düşen kırıntılarla karnını doyurmaya can atardı. bir yandan da köpekler gelip onun yaralarını yalardı.

na katika lile sunagogi kulikuwa na mtu aliyekuwa amepagawa na roho ya pepo mchafu; akapiga ukelele wa kuziba masikio:
havrada cinli, içinde kötü ruh olan bir adam vardı. adam yüksek sesle, ‹‹ey nasıralı İsa, bırak bizi! bizden ne istiyorsun?›› diye bağırdı. ‹‹bizi mahvetmeye mi geldin? senin kim olduğunu biliyorum, tanrının kutsalısın sen!››

alipokwisha sema hayo mlinzi mmoja aliyekuwa amesimama hapo akampiga kofi akisema, "je, ndivyo unavyomjibu kuhani mkuu?"
İsa bunları söyleyince, yanında duran görevlilerden biri, ‹‹başkâhine nasıl böyle karşılık verirsin?›› diyerek ona bir tokat attı.

aliyekuwa akiiba, asiibe tena, bali na aanze kufanya kazi njema kwa mikono yake, apate kuwa na kitu cha kumsaidia mtu aliye maskini.
hırsızlık eden artık hırsızlık etmesin. tersine, kendi elleriyle iyi olanı yaparak emek versin; böylece ihtiyacı olanla paylaşacak bir şeyi olsun.

hivi karibunituliandika kuhusu msichana wa miaka 10 aliyekuwa mjamzito nchini paraguay kwa kudaiwa kubakwa na baba yake wa kambo na namna alivyoshindwa kutoa mimba hiyo kwa sababu sheria za nchi hiyo zinazuia utoaji wa mimba.
İddiaya göre üvey babası tarafından tecavüze uğrayan fakat ülkenin yasal sınırlamalarından dolayı kürtaj yapamayan paraguaylı 10 yaşındaki kız hakkında yakın zamanda yazmıştık.

aliposikia kwamba ni yesu wa nazareti aliyekuwa anapita mahali hapo, alianza kupaaza sauti, "yesu, mwana wa daudi, nihurumie!"
nasıralı İsanın orada olduğunu duyunca, ‹‹ey davut oğlu İsa, halime acı!›› diye bağırmaya başladı.

alipokuwa anashuka pwani, mtu mmoja aliyekuwa amepagawa na pepo alimjia kutoka mjini. kwa muda mrefu mtu huyo, hakuwa anavaa nguo, wala hakuwa anaishi nyumbani bali makaburini.
İsa karaya çıkınca kentten bir adam onu karşıladı. cinli ve uzun zamandan beri giysi giymeyen bu adam evde değil, mezarlık mağaralarda yaşıyordu.

basi, jirani zake na wale waliokuwa wanajua kwamba hapo awali alikuwa maskini mwombaji, wakasema, "je, huyu siye yule maskini aliyekuwa akiketi na kuomba?"
komşuları ve onu daha önce dilenirken görenler, ‹‹oturup dilenen adam değil mi bu?›› dediler.

"lakini huyo mtumishi akaondoka, akamkuta mmoja wa watumishi wenzake aliyekuwa na deni lake fedha denari mia moja. akamkamata, akamkaba koo akisema, lipa deni lako!
‹‹ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. onu yakalayıp, ‹borcunu öde› diyerek boğazına sarıldı.