Usted buscó: beller keser demedim mi (Turco - Español)

beller keser
waist cuts

ortancaları (erdemlileri), "ben size demedim mi?
el más moderado de ellos dijo: «¿no os lo había dicho?

"bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim mi?
sino que ibais a servirme a mí? esto es una vía recta.

"ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur" demedim mi?
sino que ibais a servirme a mí? esto es una vía recta.

(hızır:) ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi.
dijo: «¿no te he dicho que no podrías tener paciencia conmigo?»

(o kul): "sen benimle beraber bulunmağa dayanamazsın demedim mi?" dedi.
dijo: «¿no te he dicho que no podrías tener paciencia conmigo?»

"ben size demedim mi, ben allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
dijo: «¿no os decía yo que sé por alá lo que vosotros no sabéis?»

(hızır:) ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.
dijo: «¿no te he dicho que no podrías tener paciencia conmigo?»

"ey adem oğulları! size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi?
¿no he concertado una alianza con vosotros, hijos de adán: que no ibais a servir al demonio, que es para vosotros un enemigo declarado,

(yakub) dedi ki: "ben, size bilmediğinizi allah'tan gerçekten biliyorum demedim mi?"
dijo: «¿no os decía yo que sé por alá lo que vosotros no sabéis?»

müjdeci gelip gömleği yüzünün üstüne bırakınca, gözü derhal görür hale geldi. yakub: "ben size demedim mi?
cuando el portador de la buena nueva llegó, la aplicó a su rostro y recuperó la vista.

rableri nida edip onlara dedi ki: sizi, şu ağacın meyvesini yemeden menetmedim mi ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır.
su señor les llamó: «¿no os había prohibido ese árbol y dicho que el demonio era para vosotros un enemigo declarado?»

ben size: "allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi! dedi.
dijo: «¿no os decía yo que sé por alá lo que vosotros no sabéis?»

o, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."
cuando les informó de sus nombres, dijo: «¿no os he dicho que conozco lo oculto de los cielos y de la tierra y que sé lo que mostráis lo que ocultáis?»

demişti ki: ey Âdem onlara, yaratıkları adlarıyla haber ver, Âdem, her şeyi adlı adınca haber verince demişti ki: ben size demedim mi, göklerdeki gizli şeyleri de bilirim, yeryüzünde ki gizli şeyleri de. açığa vurduğunuzu da bilirim, gizlediğinizi de.
¡infórmales de sus nombres!» cuando les informó de sus nombres, dijo: «¿no os he dicho que conozco lo oculto de los cielos y de la tierra y que sé lo que mostráis lo que ocultáis?»