Vous avez cherché: its so hard not talking to you (Anglais - Turc)

i love talking to you.
seninle konuşmayı seviyorum.

i'm talking to you!
sana diyorum!

i missed talking to you.
seninle konuşmayı özledim

i have enjoyed talking to you.
sizinle konuşmaktan keyf aldım.

i've enjoyed talking to you.
seninle konuşmaktan hoşlandım.

tom is still not talking to mary.
tom hâlâ mary ile konuşmuyor.

it's been a pleasure talking to you.
sizinle konuşmak bir zevkti.

the two groups are not talking to each other.
İki grup birbirleriyle konuşmuyor.

why are you fighting so hard not to be yourself?
niye kendin olmamak için bu kadar uğraşıyorsun?

i'm tired of talking to you about this.
bu konuda sizinle konuşmaktan usandım.

i was talking to you and you ended a very important conversation
seninle konuşuyordum ve çok önemli bir konuşma sona erdi

so, up until now i've been talking to you about really large numbers.
Şu ana dek size çok büyük sayılardan behsedip durdum,

it's so hard.
Çok zor.

don't talk to me because i'm no longer talking to you.
benimle konuşma çünkü artık seninle konuşmuyorum.

because it's so hard to admit our own fallibility.
Çünkü kendi yanılabilirliğimizi kabul etmek çok güçtür.

don't take it so hard!
Çok ciddiye almayın!

if you can't hear somebody talking to you in a loud voice, it's too loud.
eğer birisi size yüksek sesle konuşurken duymuyorsanız, çok yüksek sesli demektir.

and yet, at the end, it's so hard to change a wall.
buna rağmen, sonunda, bir duvarı değiştirmek gerçekten çok zordur.

in the meantime i'm also talking to you, so my life is going to complicated. bear with me.
bu arada bir yandan sizinle konuşacağım için,... ...hayatım karmakarışık olacak. bana sabır gösterin.

as i stand here today talking to you guys, i've been running for the grand sum of five years.
bugün buraya çıkmış sizinle konuşuyorum bu çok büyük bir azmin ürünü.