Vous avez cherché: tangible (Anglais - Turc)

tangible development assets
maddi gelişim varlıkları

tangible current asset increase
maddi duran varlık değer artışı

tangible fixed asset revaluation increases
maddi duran varlık yeniden değerleme artışları

but all of those questions are tangible.
fakat bu soruların hepsi elle tutulabilir sorular.

-tangible fixed asset revaluation increases
-maddi duran varlıklar yeniden değerleme artışları

and my idea was to make the space tangible.
amacım bu alanı hissedilir hale getirmek.

income-bearing investments in tangible assets
maddi varlıklarda gelir taşıyan yatırımlar

but the measures have not produced tangible results yet.
ancak bu tedbirler henüz somut sonuçlar getirmiş değil.

this is real, tangible change, real, tangible change.
bu gerçek, net olarak elle görülebilir bir değişim.

turkey's trilateral diplomacy brings tangible results.
türkiye'nin üçlü diplomasisi somut sonuçlar getirdi.

b ) cost of tangible assets disposed of or scrapped;
b)elden çıkarılan veya hurdaya ayrılan maddi duran varlıkların maliyeti -

the water has an ability to make the city negotiable, tangible.
suyun şehri görüşülebilir, hissedilebilir yapma özelliği var.

cash inflow from the sales of tangible and intangible fixed assets
maddi ve maddi olmayan duran varlık satışından kaynaklanan nakit girişleri

the accounts constituting the tangible fixed assets are as follows;
maddi duran varlıklar'ı oluşturan hesaplar aşağıdaki gibidir:

and only 36 percent is in the tangible industries of manufacturing and agriculture.
ve sadece %36si elle tutalan sektörlerden gelir İmalat ve tarım gibi.

what we can measure is that tangible stuff at the bottom of the pyramid.
ve ölçebildikleri şeyler, piramidin alt kısmındaki elle tutulabilen şeyler idi.

malmstrom has acknowledged that that approach alone is unlikely to produce any tangible results.
malmstrom, bu yaklaşımın herhangi bir somut sonuç verme olasılığının düşük olduğunu kabul etti.

"tangible achievements must also be made in fighting corruption and organised crime."
organize suç ve yolsuzlukla mücadele konusunda da somut adımlar atılmalı" dedi.

"it has made eu prospects tangible and brought accession negotiations within reach."
ab umutlarını somut hale getirdi ve üyelik müzakerelerini ulaşılabilir kıldı."

60 nearly, yet these hardly tangible, hardly better than harlots, can still stir me.
nerdeyse 60'ımda bu soyut, fahişelerden bir farkı olmayan şeyler beni hala heyecanlandırıyor.