Vous avez cherché: bu sen değilsin (Turc - Anglais)

sorun sen değilsin.
you're not the problem.

ben harikayım ve sen değilsin.
i'm great and you're not.

buradaki tek kadın sen değilsin.
you're not the only woman here.

buradaki tek beyin cerrahı sen değilsin.
you're not the only neurosurgeon here.

beyzboldan hoşlanan tek kişi sen değilsin. tom da ondan hoşlanıyor.
you aren't the only one who likes baseball. tom likes it, too.

Üçüncü aşama şöyle der: "ben harikayım. ve sen değilsin."
stage three says, "i'm great. and you're not."

o sen değildin.
it wasn't you.

Üzgünüm, başka açıklama yok -- "ben babayım, sen değilsin, otur."
sorry, no more explanation. "i'm the daddy, you're not. sit."

aslında sen değildin.
it was not really you.

ben suçluyum, sen değil.
i'm to blame, not you.

bunun sen olduğunu bilmeliydim.
i should've known it was you.

bugünlerde sen, sen değil gibisin.
you don't seem to be yourself these days.

musa: "bu seninle benim aramdadır.
'so be it between me and you' said moses.

yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
i was the one who did the wrong thing, not you.

mûsa dedi: "bu seninle benim aramda.
'so be it between me and you' said moses.

dedi ki, "bu, seninle benim arasında bir sözleşmedir.
'so be it between me and you' said moses.

bu seninle benim aramda bir sır, bu yüzden ağzından kaçmasına izin verme.
this is a secret just between you and me, so don't let it slip out.

dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramın ayrılmasıdır.
"this is the parting of our "ways," he said.

hızır dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır.
"this is the parting of our "ways," he said.

(musa) dedi: "bu, seninle benim aramızda(bir sözleşme)dir.
'so be it between me and you' said moses.