Vous avez cherché: dinmeyen (Turc - Anglais)

ulusları öfkeyle, dinmeyen zulümle yönetti.
he who smote the people in wrath with a continual stroke, he that ruled the nations in anger, is persecuted, and none hindereth.

yağmurlu günde damlaların dinmeyen sesi gibidir.
a continual dropping in a very rainy day and a contentious woman are alike.

yüreğimde büyük bir keder, dinmeyen bir acı var.
that i have great heaviness and continual sorrow in my heart.

ama dili hiçbir insan evcilleştiremez. dil öldürücü zehirle dolu, dinmeyen bir kötülüktür.
but the tongue can no man tame; it is an unruly evil, full of deadly poison.

başına gelenleri duyanlar sevinçle el ovuşturuyorlar. Çünkü dinmeyen vahşetinden kim kaçabildi ki?
there is no healing of thy bruise; thy wound is grievous: all that hear the bruit of thee shall clap the hands over thee: for upon whom hath not thy wickedness passed continually?

doktoru ona bir daha asla şarkı söyleyemeyeceksin demişti. ama tıbbi imkanların en kıyısından gelen bir hikaye ile soprano charity tilleman-dick bir hayatta kalma öyküsü anlatıyor -- çift taraflı bir akciğer nakli, bedeni, ruhu, ve dinmeyen şarkı söyleme aşkı hakkında. tedmed 2010'dan etkili bir hikaye.
you'll never sing again, said her doctor. but in a story from the very edge of medical possibility, operatic soprano charity tillemann-dick tells a double story of survival -- of her body, from a double lung transplant, and of her spirit, fueled by an unwavering will to sing. a powerful story from tedmed 2010.