Vous avez cherché: sana gelen türkçe bir çok şey öğrendim (Turc - Anglais)

Çok şey öğrendim.
i learned a lot.

duyduklarımdan çok şey öğrendim.
i learned a lot from what i heard.

onun kitaplarından çok şey öğrendim.
i learned a lot from his books.

henry'den çok şey öğrendim.
i learned a huge amount from henry.

avustralya hakkında çok şey öğrendim.
i learned a lot about australia.

bir çok şey görebilirsiniz.
there are lots of things that appear.

bir çok şey geliyor aklıma.
how did you do?"

Çok şey öğrendim necmettin, mahmut, rafi gibi insanlardan.
i have learned a lot from people like najmuddin, mahmoud, rafi.

bundan bir çok şey öğrenebileceğimizi düşünüyorum.
well, i think we learn a number of things from that.

elektriği ilginç kılan bir çok şey var.
there's a bunch of things that are interesting about electricity.

ancak, anlamakta zorlandığım bir çok şey de var.
but there are plenty of things i have trouble understanding.

teknolojiyi şeffaflık ve daha bir çok şey için kullanabiliriz.
we can use technology for transparency, and many other things.

aralarında ayırt etmek istediğiniz bir çok şey vardır.
there are an awful lot of things that you'd like to distinguish among.

deneyimden çok şey öğrendik.
we learn a lot from experience.

biz okulda çok şey öğrendik.
we learn a good deal at school.

başkasına değil de o kişiye aşık olmanızı sağlayan bir çok şey var.
there's all kinds of reasons that you fall in love with one person rather than another.

''İnsanlar netten hesaplarına girdiklerinde bakmaları gereken bir çok şey olur.
i said, "when people login to their online bank there are lots and lots of things they'd probably quite like to look at.

balonla uçma hakkında çok şey öğrendim, özellikle brian jones ile dünyanın etrafında dolaşarak yaptığım uçuşlardan sonra.
well, i learned a lot of things about ballooning, especially at the end of these balloon flights around the world i did with brian jones.

rapor olumlu olmasına karşın hırvatistan'ın yapması gereken bir çok şey var.
although the report was positive, the country still has work to do.

suyun içinde bu üç saatte çok şey öğrendik.
we just learned so much in three hours in the water there.