Vous avez cherché: sen nasıl istersen (Turc - Anglais)

nasıl istersen öyle yap.
do as you want.

nasıl istersen öyle yaparsın)."
either punish or show them kindness.

nasıl isterseniz!
as you wish.

onu nasıl istersiniz?
how would you like it?

bifteğini nasıl istersin?
how would you like your steak?

bess: nasıl isterseniz majesteleri.
bess: as you wish, majesty.

peki demir ege sen nasıl hayal ettin nasıl bir dünyaydı
so how did you imagine the world in the future?

mary'yi seninle nasıl çıkarttın?
how did you get mary to go out with you?

gidebilirsin ya da kalabilirsin, nasıl isterseniz.
you can go or stay, as you wish.

sen nasılsın?
i'm fine brother, how are you?

İyi sen nasılsın
fine, you

iyiyim sen nasılsın
kahve içiyorum

tesekkur ederim sen nasılsın
i am good, how are you

iyi sen nasilsin iyiyim sen nasılsın
well how are you good i am how you are

bunun üzerine sen nasıl bir gazeteyi idare etmenin getirdiği sorumlulukları üstlenme kararını verdin? Özellikle karmaşa dolu böyle bir zamanda.
how did you then make the decision and assume the responsibilities of running a newspaper, especially in such times of conflict?

fakat gözleri görmeyenlere sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin, hele basiretleri de yoksa! [25,41-42]
but can you guide the blind although they will not [attempt to] see?

onların arasında sana bakanlar da var. fakat gözleri görmeyenlere sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin, hele basiretleri de yoksa! [25,41-42]
and among them are some who look at thee: but canst thou guide the blind,- even though they will not see?

kocası elkana, ‹‹nasıl istersen öyle yap›› diye karşılık verdi, ‹‹Çocuk sütten kesilinceye dek burada kal. rab sözünü yerine getirsin.›› böylece hanna oğlu sütten kesilinceye dek evde kalıp onu emzirdi.
and elkanah her husband said unto her, do what seemeth thee good; tarry until thou have weaned him; only the lord establish his word. so the woman abode, and gave her son suck until she weaned him.

dedik ki: "ey zu'l-karneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. nasıl istersen öyle yaparsın)."
'thulkarnain' we said, 'you must either punish them or show them kindness'