Vous avez cherché: umutsuzluğa (Turc - Anglais)

o umutsuzluğa boyun eğdi.
she gave up in despair.

fakat o umutsuzluğa düşmedi.
but he wasn't dismayed.

beyaz bez dokuyanlar umutsuzluğa kapılacak.
moreover they that work in fine flax, and they that weave networks, shall be confounded.

kendisine kötülük dokununca da umutsuzluğa düşer
and when evil touches him he is in great despair.

ona bir zarar dokununca da umutsuzluğa düşer.
and when evil touches him he is in great despair.

o, parasının sonunu harcadığı zaman umutsuzluğa düştü.
he was in despair when he spent the last of his money.

rejim bütün ülkeyi sefalet, açlık ve umutsuzluğa sürükledi."
the regime condemned the entire nation to misery, starvation and despair."

umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan o'dur.
and he it is who sendeth down the rain after men have despaired, and spreadeth abroad his mercy.

ekonomik krizin umutsuzluğa sürüklediği maria orphanos, depresyon ilaçlarına başlamak zorunda kaldığını söylüyor.
driven to despair by the economic crisis, maria orphanos said she had to start taking pills for depression.

umutsuzluğa kapılan homer, bart'ı yanlarına alarak moe ve barney ile geyik avına çıkar.
a desperate homer insists on taking bart deer hunting with moe and barney.

umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren, rahmetini yayan o'dur. o, övülmeğe layık olan dosttur.
and he it is who sends down the rain after they have despaired, and he unfolds his mercy; and he is the guardian, the praised one.

bizdeki mutluluk, üzüntü, korku, umutsuzluğa benzer- belki bazen aynı şekilde- duygular gösteriyorlar.
we find that they show emotions, similar to -- maybe sometimes the same -- as those that we describe in ourselves as happiness, sadness, fear, despair.

umutsuzluk
depression (mood)