Vous avez cherché: durup (Turc - Espagnol)

kuran'ı durup düşünmüyorlar mı?
¿no meditan en el corán ?

Şimdi durup taptığın tanrına bak.
¡y mira a tu dios, a cuyo culto tanto te has entregado!

durup dinlenmeden rabbe yakarın, ona rahat vermeyin.
sobre tus muros, oh jerusalén, he puesto guardias. jamás callarán ni en todo el día ni en toda la noche. ¡los que hacéis que jehovah recuerde, no reposéis

"adem, sen ve eşin cennette durup dilediğiniz yerden yeyin.
«¡adán! ¡habita con tu esposa en el jardín y comed de lo que queráis, pero no os acerquéis a este árbol!

ayakta durup bütün İsrail topluluğunu yüksek sesle şöyle kutsadı:
entonces se puso de pie y bendijo en alta voz a toda la congregación de israel, diciendo

o da esenlik size dedi ve durup eğlenmeden hemen kızarmış bir buzağı getirdi.
dijo: «¡paz!» y no tardó en traer un ternero asado.

bu sırada, rabbin bir meleği buhur sunağının sağında durup zekeriyaya göründü.
entonces el ángel del señor se le apareció, puesto de pie a la derecha del altar del incienso

benyaminliler avnerin çevresinde toplanarak bir birlik oluşturdular. bir tepenin başında durup beklediler.
luego se agruparon los hijos de benjamín tras abner formando un solo escuadrón, y se detuvieron en la cumbre de cierta colina

durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi.
¡hemos de quemarlo y dispersar sus cenizas por el mar!

Şabat günü görevleri biten öbür iki bölükteki askerlerin tümü rabbin tapınağının çevresinde durup kralı koruyacak.
y dos partes de vosotros, todos los que salís de turno el sábado, tendréis la guardia de la casa de jehovah junto al rey

her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve günahları asla ortadan kaldıramayan aynı kurbanları tekrar tekrar sunar.
todo sacerdote se ha presentado, día tras día, para servir en el culto y ofrecer muchas veces los mismos sacrificios que nunca pueden quitar los pecados

babasına ve kavmine demişti ki: "sizin şu karşısında durup taptığınız heykeller nedir?"
cuando dijo a su padre y a su pueblo: «¿qué son estas estatuas a cuyo culto estáis entregados?»

akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.
cuando un anochecer le presentaron unos corceles de raza.

kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta durup allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır.
entre la gente de la escritura hay una comunidad honrada: durante la noche, recitan las aleyas de alá y se prosternan,

(süleyman:) "durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi.
dijo él: «vamos a ver si dices verdad o mientes.

allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiği zaman, durup düşünürler de derhal kendi basiretlerine sahib olurlar.
cuando los que temen a alá sufren una aparición del demonio, se dejan amonestar y ven claro.

‹‹İşte hırsız gibi geliyorum! Çıplak dolaşmamak ve utanç içinde kalmamak için uyanık durup giysilerini üstünde bulundurana ne mutlu!››
"he aquí, yo vengo como ladrón. bienaventurado el que vela y guarda sus vestidos para que no ande desnudo y vean su vergüenza.

de ki: "size bir şeyi öğütleyeyim: 'allah için, ikişer ikişer ve teker teker durup düşününüz!
di: «sólo os exhorto a una cosa: a que os pongáis ante alá, de dos en dos o solos, y meditéis.

karısı, ayakta durup sevincinden gülmedeydi ki biz ona, İshak'ı müjdeledik, İshak'tan sonra da yakup'u.
su mujer estaba presente y se rió. y le anunciamos la buena nueva de isaac y, después de la de isaac, la de jacob.

bütün İsrailliler, bütün halk çekilip beytele döndü. orada, rabbin önünde durup ağladılar, o gün akşama dek oruç tuttular. rabbe yakmalık sunular ve esenlik sunuları sundular.
entonces subieron todos los hijos de israel y todo el pueblo, y fueron a betel. lloraron, permanecieron allí delante de jehovah, ayunaron aquel día hasta el atardecer y ofrecieron holocaustos y sacrificios de paz delante de jehovah