Hai cercato la traduzione di dinlemediğini da Turco a Slovacco

beni dinlemediğini biliyordum.
ty si ma nepočúval.

müzik dinlemediğini biliyorum.
viem, že slúchadlá máš vypnuté.

tom, onu dinlemediğini düşünüyor.
tom má pocit, že ho nepočúvaš.

- kimsenin dinlemediğini sanıyordum.
myslel som si, že ma nikto nepočuje.

duyduğunu ama dinlemediğini düşünüyor.
myslí si, že počuješ jeho slová, ale nevenuješ im pozornosť.

bazen beni hiç dinlemediğini düşünüyorum.
pamätáš? niekedy mám pocit že ma vôbec nepočúvaš.

beni dinlemediğini düşünüyorum, umursamıyormuşsun gibi.
cítim, že ma nepočúvaš. nezaujímam ťa.

seninle konuşuyorum ama dinlemediğini görüyorum.
zlatko, rozprávam sa s tebou, ale ty ma vôbec nepočúvaš.

İstemiyorum dediğimde neden beni dinlemediğini bilmiyorum.
neviem prečo si ma nemohol počúvať, keď som hovoril, že to nechcem.

-Çocuklarının seni dinlemediğini sanırsın, ama dinlerler.
viete, myslíte si, že vás vaše deti nepočúvajú, ale počúvajú.

bir saniyeliğine senin sanki beni dinlemediğini düşündüm.
len na sekundičku som si myslel, že ma dobre nepočúvaš.

söz dinlemediğini duymak, annemin pek hoşuna gitmeyecek.
matka bude veľmi nespokojná, keď sa dozvie, že nedokážeš poslúchať.

kimsenin seni dinlemediğini sanarsın, ama aslında dinliyorlardır ya.
myslíš si, že ťa nikto nepočúva, ale zistíš, že áno.

hatta bizi dinlemediğini söylüyor, onun bizi dinlediği şekilde değil.
vraví že ani nás nepočúvate ... na rozdiel od neho.

beni dinlemediğini biliyorum ama burada oturup benimle oyunu izle, olmaz mı?
viem že nerada počúvaš čo ti hovorím, ale pre zmenu si sadni ku mne a vychutnaj si so mnou zápas, hej?

bazen sana birşeyi yapamayacaksın dediğimde sözümü dinlemediğini biliyorum, ama bu onlardan biri olmayacak.
viem, že keď ti poviem, aby si niečo urobila, obyčajne ma ignoruješ, ale tentoraz nech ti to ani nenapadne!

cec'in polise kasap george'a para ödediğini ve sonra fikrini değiştirdiğini ama onu dinlemediğini söylemesi gerekecek.
cec povie polícii, že zaplatila mäsiarovi georgeovi. potom si to rozmyslela, ale on ju už nepočúval.

sen kimseyi dinlemediğini, sağır olduğunu... farkedene kadar... neden her jest, her rica... her şey dağılıp parçalanmak... yok olmak zorunda?
prečo sa musí všetko najprv rozpadnúť... zmiznúť... každé gesto, každé vysvetlenie... kým si uvedomíš, že nepočúvaš... že si hluchý?

- diğerlerini dinlemediğin için.
- za to, že ste neposlúchli ostatných.