検索ワード: oír (スペイン語 - トルコ語)

oír
İşitme

tom no puede oír nada.
tom hiçbir şey duyamıyor.

me gusta oír buena música.
İyi müzik dinlemeyi severim.

quiero la verdad, no oír mentiras.
ben gerçeği istiyorum yalan duymayı değil.

si alguno tiene oídos para oír, oiga.
İşitecek kulağı olan işitsin!››

¿estás preparado para oír la mala noticia?
kötü haberi duymaya hazır mısın?

¿les gusta oír música o cantar canciones?
müzik dinlemeyi mi yoksa şarkılar söylemeyi mi seversiniz?

al oír esto, las multitudes estaban atónitas de su doctrina
bunları işiten halk, onun öğretişine şaşıp kaldı.

"anunciad esto en la casa de jacob y hacedlo oír en judá
yahuda halkına duyurun:

cuyos ojos estaban cerrados a mi recuerdo y que no podían oír.
gözleri benim kitabım karşısında perdeli olup, kur'ân’ı dinlemeye tahammül edemeyen kâfirlere, o gün cehennemi gösteririz, cehennemle karşı karşıya koyarız onları.

y: 'nos sentábamos allí, en sitios apropiados para oír.
"biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk.

si alá hubiera reconocido en ellos bien, les habría concedido la facultad de oír.
allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi.

"levántate y desciende a la casa del alfarero. allí te haré oír mis palabras.
‹‹kalk, çömlekçinin işliğine git; orada sana sesleneceğim.››

al oír el pueblo esta mala noticia, ellos hicieron duelo. ninguno se atavió con sus joyas
halk bu kötü haberi duyunca yasa büründü. kimse takı takmadı.

así, los demonios no pueden oír al consejo supremo, porque por todas partes se ven hostigados,
en yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar.

¿tienen pies para andar, manos para asir, ojos para ver, oídos para oír?
allah'tan başka dua ve ibadet ettiğiniz bütün putlar, sizin gibi kullardır.onların tanrılığı hakkındaki iddianız yerinde ise, haydi bakalım onları çağırın da size cevap versinler bakalım!nasıl icabet edecekler ki, onların yürüyecek ayakları mı var?

al oír esto, jesús le respondió: --no temas; sólo cree, y ella será salva
İsa bunu duyunca havra yöneticisine şöyle dedi: ‹‹korkma, yalnız iman et, kızın kurtulacak.››

¡escucha, sin que se pueda oír! ¡raina!», trabucando con sus lenguas y atacando la religión.
dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyan ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "ra'ina" diyorlar.