検索ワード: samog (セルビア語 - トルコ語)

Škola posluje sa gubitkom od samog početka.
okul en başından beri zararına çalışıyor.

ipak, te ljude povezuje više od samog sporta.
ancak bu kalabalığı birbirine bağlayan şey sadece spor değil.

novi predsednik moraće od samog početka naporno da radi.
partinin yeni genel başkanını seçilir seçilmez zor görevler bekliyor.

međutim, mnogi su kritikovali inicijativu od samog početka.
ancak girişim, başlangıcından bu yana pek çok kişi tarafından eleştiriliyor.

duhovni pak sve razgleda, a njega samog niko ne razgleda.
ruhsal kişi her konuda yargı yürütebilir, ama kimse onun hakkında yargı yürütemez.

analitičari veruju da će ishod biti neizvestan do samog kraja.
analistler, sonucun son ana kadar belirsiz olacağına inanıyorlar.

mada je to eksplozivno pitanje, neki osporavaju efikasnost samog saopštenja.
Çok hassas bir konu olmasına rağmen, bazıları bildirinin kendisinin etkinliğini sorguluyor.

gladak i blag, izduzeni oval pruža sliku samog kontinuiteta plamena.
meşalenin düzgün, zarif ve uzun yüzeyi alevin süreğenliğini yansıtıyor.

baša: albanija se od samog početka puno zalagala za ulazak u eu.
basha: arnavutluk en başından beri ab ile bütünleşme taraftarı oldu.

konačno, odnosi ankare sa benediktom xvi bili su hladni od samog početka.
ankara'nın 16. benediktus ile ilişkileriyse daha en başından soğuk gelişti.

izveštaji pokazuju da tokom samog početka misije nije bilo problema na potencijalnim žarištima.
gelen haberler, potansiyel sıcak noktalarda erken saatlerde bir sorun yaşanmadığı şeklindeydi.

"nikica ga je odbila od samog početka, ali je on bio uporan".
"nikica onu en başından beri reddetmesine rağmen o ısrar etti."

ne samo, pak, ona nego i reveka, kad zatrudne od samog isaka, oca našeg.
ayrıca rebeka bir erkekten, atamız İshaktan ikizlere gebe kalmıştı.

od samog početka problema na balkanu, nismo imali pravi koncept za upravljanje kriznim situacijama.
balkanlar'daki krizin başlangıcından bu yana, kriz yönetimi hakkında gerçek bir fikre sahip olmamakla birlikte, artık yalnızca askeri açıdan değil, global açıdan da işlevlerimizi genişlettiğimiz fikrindeyim.

mada je prognoza bila loša od samog početka, ona je bila rešena da se do kraja bori protiv bolesti.
en başından beri kurtulma umudu zayıf olmasına rağmen, hastalıkla sonuna kadar mücadelede kararlılık gösterdi.

celokupan prihod sa nedeljnog koncerta otišao je u humanitarne svrhe, u čast posvećenosti samog proeskog dobrotvornim organizacijama.
pazar günü düzenlenen konserin bütün geliri, proeski'nin yardım kuruluşlarına olan bağlılığı onuruna insani yardım amaçlarına kullanıldı.

drugi krug lokalnih izbora u srbiji bio je napet do samog kraja kada je u pitanju trka za gradonačelnike dva najveća grada.
sırbistan'da pazar günü yapılan ikinci tur yerel seçimler büyük kentlerin ikisinde zorlu bir rekabete sahne oldu.

ipak, životni standard većine bugarskih građana, uključujući i samog hugasjana, nije se puno popravio u proteklih pet godina.
ancak ab çatısı altında geçen beş yılda, hugasyan da dahil, çoğu vatandaşın yaşam standartlarında pek bir iyileşme olmadı.

slogan „i kosovo i evropa“ je od samog početka bio osuđen na neuspeh, jer ne znači ništa.
"kosova ve avrupa" sloganı, daha en başından başarısız olmaya mahkumdu, çünkü hiçbir anlamı yoktu.

nedavno otvoreni autoput sa tunelom probijenim kroz planine severne albanije gotovo od samog početka muče problemi. [getty images]
kısa süre önce hizmete giren ve arnavutluk’un kuzeyindeki dağların içinden geçen dinamitle açılmış bir tüneli de olan bir otoyol, en başından itibaren sorunlarla doluydu. [getty images]