검색어: comederunt (라틴어 - 터키어)

quia comederunt iacob et locum eius desolaverun
onun buyruklarını yerine getirsinler;

et initiati sunt beelphegor et comederunt sacrificia mortuoru
Çünkü mısırlılar onun sözlerine karşı gelmişti.

quae vocaverunt eos ad sacrificia sua at illi comederunt et adoraverunt deos earu
bu kadınlar kendi ilahlarına kurban sunarken İsraillileri de çağırdılar. İsrail halkı yiyeceklerden yedi ve onların ilahlarına taptı.

posuit itaque coram eis qui comederunt et superfuit iuxta verbum domin
bunun üzerine uşak yiyecekleri halkın önüne koydu. rab'bin sözü uyarınca halk yedi, birazı da arttı.

et dum seminat aliud cecidit circa viam et venerunt volucres et comederunt illu
ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. kuşlar gelip bunları yedi.

et comederunt de frugibus terrae die altero azymos panes et pulentam eiusdem ann
bayramın ertesi günü, tam o gün, ülkenin ürününden mayasız ekmek yaptılar ve kavrulmuş başak yediler.

comederunt alieni robur eius et ipse nescivit sed et cani effusi sunt in eo et ipse ignoravi
farkında değil.

et comederunt omnes et saturati sunt et quod superfuit de fragmentis tulerunt septem sportas plena
herkes yiyip doydu. artakalan parçalardan yedi küfe dolusu topladılar.

exceptis his quae comederunt iuvenes et partibus virorum qui venerunt mecum aner eschol et mambre isti accipient partes sua
yalnız, adamlarımın yedikleri bunun dışında. bir de beni destekleyen aner, eşkol ve mamre paylarına düşeni alsınlar.››

sederuntque simul et comederunt ac biberunt dixitque pater puellae ad generum suum quaeso te ut hodie hic maneas pariterque laetemu
İkisi oturup birlikte yiyip içtiler. kayınbaba, ‹‹lütfen bu gece de kal, keyfine bak›› dedi.

defecitque manna postquam comederunt de frugibus terrae nec usi sunt ultra illo cibo filii israhel sed comederunt de frugibus praesentis anni terrae chanaa
Ülkenin ürününden yemeleri üzerine ertesi gün man kesildi. man kesilince İsrailliler o yıl kenan topraklarının ürünüyle beslendiler.

adpositaque est eis ciborum magna praeparatio et comederunt et biberunt et dimisit eos abieruntque ad dominum suum et ultra non venerunt latrones syriae in terram israhe
bunun üzerine İsrail kralı adamlara büyük bir şölen verdi, yedirip içirdikten sonra da onları krallarına gönderdi. aramlı akıncılar bir daha İsrail topraklarına ayak basmadılar.

et locutus est ezechias ad cor omnium levitarum qui habebant intellegentiam bonam super domino et comederunt septem diebus sollemnitatis immolantes victimas pacificorum et laudantes dominum deum patrum suoru
hizkiya rabbe hizmetlerini başarıyla yerine getiren levilileri övdü. yedi gün boyunca herkes esenlik kurbanlarını kesip atalarının tanrısı rabbe şükrederek bayramda kendisine ayrılan paydan yedi.

et factum est in mense septimo venit ismahel filius nathaniae filii elisama de semine regali et optimates regis et decem viri cum eo ad godoliam filium ahicam in masphat et comederunt ibi panes simul in maspha
o yılın yedinci ayında kral soyundan ve kralın baş görevlilerinden elişama oğlu netanya oğlu İsmail, on adamıyla birlikte mispaya, ahikam oğlu gedalyanın yanına gitti. orada, mispada birlikte yemek yerlerken,

ceperunt itaque urbes munitas et humum pinguem et possederunt domos plenas cunctis bonis cisternas ab aliis fabricatas vineas et oliveta et ligna pomifera multa et comederunt et saturati sunt et inpinguati sunt et abundavere deliciis in bonitate tua magn
surlu kentler, verimli topraklar ele geçirdiler. güzel eşyalarla dolu evlere, kazılmış sarnıçlara, bağlara, zeytinliklere, çok sayıda meyve ağacına sahip oldular. yediler, doydular, beslendiler ve onlara yaptığın büyük iyiliklere sevindiler.

venerunt autem ad eum omnes fratres sui et universae sorores suae et cuncti qui noverant eum prius et comederunt cum eo panem in domo eius et moverunt super eum caput et consolati sunt eum super omni malo quod intulerat dominus super eum et dederunt ei unusquisque ovem unam et inaurem auream una
bütün erkek ve kız kardeşleri, eski tanıdıklarının hepsi eyüpün yanına gelip evinde onunla birlikte yemek yediler. acısını paylaşıp rabbin başına getirmiş olduğu felaketlerden ötürü onu avuttular. her biri ona bir parça gümüş, bir de altın halka verdi.