검색어: hastened (영어 - 터키어)

she hastened to deny the story.
o, hikayeyi yalanlamak için acele etti.

this is what ye used to ask to be hastened!"
acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.)

so in their footsteps they are being hastened on.
bunlar da onların izlerinde koşmaya can atıyorlar.

do they then ask for our penalty to be hastened on?
bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

so they hastened [to follow] in their footsteps.
bunlar da onların izlerinde koşmaya can atıyorlar.

but what you wish to be hastened is not within my power.
acele istediğiniz (azab) da benim yanımda değildir.

'i have hastened, lord, only that i may please thee.'
ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi.

i hastened unto thee, my lord, that thou mightest be well pleased.
ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi.

that which you desire to be hastened is not within my power.
acele istediğiniz (azab) da benim yanımda değildir.

i have hastened to you, o lord, so that you may be pleased."
ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi.

taste your burning: this is that which ye sought to be hastened.
"tadın fitnenizi. bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir."

"taste ye your trial! this is what ye used to ask to be hastened!"
cezanızı tadın, meydan okumakta olduğunuz şey budur işte!

what! now (you believe), and already you wished to have it hastened on.
(ama artık çok geç!). alın da görün çarçabuk gelmesini istediğiniz şeyi! [32,12; 40,84-85]

"taste you your trial (burning)! this is what you used to ask to be hastened!"
onlara: "azabınızı tadın; işte acele beklediğiniz bu idi" denir.