검색어: instructed (영어 - 터키어)

instructed by the engineer
mühendisin öngördüğü şekilde

the doctor instructed me to go on a diet.
doktor diyet yapmam için talimat verdi.

he has instructed you to deal justly with orphans.
kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var.

this has he instructed you that you may become righteous.
(azabından) korunmanız için allah size böyle tavsiye etmiştir.

now my diplomats are instructed to talk to all these groups.
diplomatlarıma tüm bu gruplarla konuşmaları talimatı verildi.

the authorities say they have already instructed the military to make preparations.
yetkililer, orduya gerekli hazırlıklara başlama talimatını çoktan verdiklerini söylüyorlar.

that is instructed to whoever of you believes in allah and the last day.
bu, içinizde allah'a ve son güne inananlara verilmiş bir öğüttür.

a product recall instructed by us in accordance with clause 8.8;
8.8 maddesi doğrultusunda tarafımızca talep edilen ürün geri çağırma işlemi;

the document instructed police to target roma camps "with priority".
belgede, polise roman kamplarını "öncelikli olarak" hedef alması talimatı veriliyordu.

"we instructed them on how to protect their rights," said celevski.
yetkili, "onlara haklarını nasıl koruyacaklarını anlattık." dedi.

he has instructed you to deal justly with orphans. god has knowledge of all the good you do.
hayırdan ne yaparsanız şüphesiz allah onu bilmektedir.

be wise now therefore, o ye kings: be instructed, ye judges of the earth.
ey dünya önderleri, ders alın!

as punishment for the incidents, fifa instructed the turkish football federation to hold six domestic matches without fans.
Çıkan olaylar yüzünden fifa, türkiye futbol federasyonu'nu altı karşılaşmasını taraftarsız oynamakla cezalandırmıştı.

a special national council has been instructed to take immediate steps towards full co-operation with the hague tribunal.
Özel bir ulusal konseye, lahey mahkemesiyle tam işbirliğine yönelik acil adımlar atma talimatı verildi.

and chenaniah, chief of the levites, was for song: he instructed about the song, because he was skilful.
levililerin önderi kenanya ise ezgilerden sorumluydu. bu konuda yetenekliydi. ‹‹oktavlı›› anlamına da gelebilir.

but they turned away from him, and said: "he is well-instructed, (but) possessed."
ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "eğitilmiş bir mecnun!"

however, in september, we were instructed by an inter-ministerial group about which municipalities will [not participate].
fakat eylül ayında, bakanlıklar arası gruptan hangi belediyelerin (katılmayacakları) konusunda talimat aldık.