검색어: irrelevant (영어 - 터키어)

this is irrelevant.
bu ilgisiz.

it's not irrelevant.
alakasız değil.

but it's not irrelevant.
ama alakasız da değil.

and that was completely irrelevant.
ama tabi bu çok anlamsızdı.

for others, the present is irrelevant.
diğerleri için, şimdi çok alakasızdır.

whether or not you like the music is irrelevant.
müziği beğenip beğenmemeniz önemli değil.

matching the reliability, base load is actually irrelevant.
güvenebilirlik açısından ana yük konu dışı kalıyor.

irrelevant people are deleted so as to highlight the leader.
lideri ortaya çıkarmak için fotoğraftaki önemsiz kişiler silinmiş.

whether one play is better or more important than the other is irrelevant.
bir oyunun diğerinden daha iyi ya da daha önemli olup olmadığının bir önemi yok.

and so the idea of a curriculum is completely irrelevant in a setting like this.
o halde müfredat kavramının bu tür bir ortamda yeri yoktur.

theater does not really seem to exist in serbia, it is completely irrelevant.
aslında sırbistan’da tiyatro yok gibi; tamamen önemsiz.

my wife started to fine me one dollar for every irrelevant fact i inserted into conversation.
eşim, sohbete kattığım her gereksiz bilgi için beni bir dolar ile cezalandırdı.

preventing of entries to inside the company of irrelevant and unauthorized person/persons
İlgisiz ve yetkisiz kişi ya da kişilerin işletme içerisine girişlerinin engellenmesi

and if i took that journey, no matter whether it failed or succeeded, it would be completely irrelevant.
ve o seyahate çıkarsam, başarmam ya da kaybetmem mühim değil, sonuç tamamen alakasız olacaktı.

so if you take into account future generations as much as our own, every other moral imperative of philanthropic cost just becomes irrelevant.
eğer kendimiz kadar gelecek nesilleri hesaba katsaydık, philanthropik maliyetinin diğer her ahlaki zorunluluğu sadece önemsiz hale gelirdi.

ask a deceptive person to tell their story, they're going to pepper it with way too much detail in all kinds of irrelevant places.
yalancı bir insandan hikayesini anlatmasını isteyin, hikayeyi her türlü saçma yerde gereğinden fazla detayla anlatacaktır.

"turkey now risks becoming irrelevant in solving the region's problems, and that is a big loss for everyone."
Şimdi türkiye bölge sorunlarının çözümündeki önemini kaybetme riski taşıyor ki bu da herkes için büyük bir kayıp." dedi.

during the meeting, turkish foreign minister ali babacan urged the union not to block ankara's membership talks with political issues that are irrelevant to the negotiation process.
türkiye dışişleri bakanı ali babacan toplantıda birliği ankara'nın üyelik müzakerelerini müzakere süreciyle ilgili olmayan meseleler yüzünden engellememeye çağırdı.

and so, gradually over these three days, you start off kind of trying to figure out, "why am i listening to all this irrelevant stuff?"
ve yavaş yavaş bu üç gün boyunca, siz de anlamaya başladınız, neden bütün bu ilgisiz şeyleri dinlediğinizi.

even if the alleged agreement did exist, it would have been "completely irrelevant to the legality of the proceedings" because holbrooke was never a tribunal official, goldstone added.
goldstone ayrıca, iddiaya konu olan anlaşmanın gerçek olması halinde bile, bunun “davanın yasallığıyla hiçbir şekilde ilgisi olmayacağını”, çünkü holbrooke’un hiçbir zaman mahkeme yetkilisi olarak görev yapmadığını da sözlerine ekledi.