검색어: scrambled (영어 - 터키어)

scrambled:
karıştırılmış:

scrambled legs
sırıkla trample

yes, it is a scrambled egg.
evet, bu bir çırpılmış yumurta.

they're going to be scrambled up.
karman çorman halde olacaklar.

a scrambled egg is mush -- tasty mush -- but it's mush.
Çırpılmış yumurta karmakarışık bir şey, leziz ama karmakarışık.

five minutes later, two f16 fighter jets were scrambled to escort it.
bundan beş dakika sonra iki f16 jeti yolcu uçağına eşlik etmek üzere havalandı.

so people scrambled, took their things and ready to go, move out.
İnsanlarda panik başlamış, eşyalarını alıp, hareket için hazır hale gelmişler.

the accident occurred when two greek aircraft were scrambled to intercept two turkish planes over the aegean.
kaza, iki yunan uçağının ege denizi üzerinde iki türk uçağının yolunu kesmek için acele havalanması sırasında meydana geldi.

multimedia educational activities: puzzles, associations, text exercises, crosswords, scrambled letters, etc.
Çoklu ortam eğitici etkinlikler: yapbozler, birlikler, metin alıştırmaları, bulmacalar, karışık kelimeler, v.b.

governments around the world scrambled on wednesday to send planes and ships to evacuate their citizens from turmoil in libya. [reuters]
dünya ülkelerinin hükümetleri, vatandaşlarını libya'daki kargaşadan uzaklaştırmak için Çarşamba günü uçak ve gemi gönderme telaşına düştüler.

after this proved too expensive, planners scrambled to build a 21-bed temporary detention centre at the court complex, which is now nearly finished.
bunun fazla pahalıya çıkacağı anlaşıldıktan sonra, planlamacılar adliye kompleksi bünyesinde 21 yataklı geçici bir tutukevi inşa etmek için kolları sıvadılar ve bu da neredeyse tamamlandı.

instead of crying, instead of ceasing our play, instead of waking my parents, with all the negative consequences that would have ensued for me, instead a smile spread across her face and she scrambled right back up onto the bunk bed with all the grace of a baby unicorn ...
ağlamak yerine, oyunumuzu durdurmak yerine, ailemizi uyandırmak yerine, ki bu benim için kötü sonuçlar doğururdu, yüzüne bir gülümseme yayıldı ve yeni doğmuş bir tek boynuzlu atın zarafetiyle zorlanarak ranzaya tekrar çıktı...

and when satan made their deeds seem good in their sight and said, “this day no one can overpower you, and you are under my protection”; so when the two armies came face to face, he scrambled back and said, “i am unconcerned with you – i can see what is not visible to you – i fear allah”; and allah’s punishment is severe.
hani o zaman Şeytan, onların yaptıklarını, kendilerine süslü ve hoş göstermişti de bugün insanlardan size üstün olacak yoktur, ben de şüphe yok ki size yardımcıyım demişti. fakat iki ordu da görününce geri dönüp ben demişti, şüphe yok, sizden uzağım, çünkü ben, sizin görmediklerinizi görmedeyim ve allah'tan korkmadayım ve allah'ın cezası pek çetindir.