검색어: yürümeyeceğini (터키어 - 슬로바키아어)

- yürümeyeceğini biliyordum.
vedela som to.

yürümeyeceğini hepimiz biliyorduk.
no tak, veď by to nikdy nefungovalo.

- ...bu iş yürümeyeceğini düşündüm.
myslela som, ze je to to najhorsie, co sa mi mohlo stat. - co?

yürümeyeceğini ikimiz de biliyorduk, marion.
to si nemohol vediet! preco si sa o tom so mnou neporozprával?

aramızdaki ilişkinin yürümeyeceğini düşündüğünü biliyorum.
takže ja viem,že ty si myslíš, že toto nebude medzi nami fungovať.

- daniel'a bu işin yürümeyeceğini söyledim.
danielovi som povedala že to nebude fungovať.

sanırım ikimiz de bunun yürümeyeceğini biliyoruz.
myslím že obaja vieme, že to nebude fungovať.

- yürümeyeceğini biliyordum, ama kapıldım işte. - anladım.
vedela som, že to nebude fungovať.

ve dün gece, işlerin bu şekilde yürümeyeceğini fark ettim.
a minulú noc, uvedomil som si že-- - Že to tak nemusíme robiť. - nerozumiem.

bence sekiz ay yürüyüp yürümeyeceğini anlamak için yeterli.
myslím, že 8 mesiacov je dosť dlhá doba na zistenie, či niečo bude fungovať.

araya mesafeler girince bu işin yürümeyeceğini - düşündüğünü biliyorum.
dobre, možno za to môžu hormóny, ale mám pocit, že si na mňa veľmi krutá.

aslında ben,bu ilişkinin yürümeyeceğini düşünüyorum, ama senin yanındayım,
no, v skutočnosti si myslím, že to nepôjde, ale držím ti palce, reub.

ama tabii başarılı bir ikinci tur olmazsa yürüyüp yürümeyeceğini bilemezsin.
hoci, vieš, kým to nezažiješ druhýkrát, naozaj nevieš, či bude všetko fungovať.

ama o hafta sonundan sonra aramızdaki ilişkinin yürümeyeceğini sen de anlamışsındır sanıyordum.
pozri charlie, viem, asi som ti mala zavolať... ale myslela som si, že po tom víkende je všetko jasné... a že to medzi nami nebude fungovať.

davalı herhangi bir tanık çağırmayacak... çünkü davanın artık yürümeyeceğini... hissediyoruz.
obhajoba sa rozhodla nepredvolat ziadneho dalsieho svedka, pretoze zaloba sklamala, nepredlozila ziadne jasne dokazy.

her neyse, işlerin böyle yürümeyeceğini fark ettim. en azından eski ben böyle yapmazdı.
viete, začalo to mať vplyv na moje podnikanie, a musel som s tým niečo urobiť.

"karanlık dar bir sokakta yürümeyeceğim" deyip duruyordu.
nepôjdem sama žiadnou tmavou uličkou".