검색어: benim oğlum evlendi dugun yaptim (터키어 - 영어)

bu benim oğlum.
it's my son.

tom benim oğlum değil.
tom is not my son.

bu benim oğlum, darius.
that's my son, darius.

buradaki gerçekten benim oğlum.
that's actually my son, right here.

benim oğlum yaşına göre küçük.
my son is small for his age.

onun kızı ve benim oğlum iyi arkadaşlar.
his daughter and my son are good friends.

o benim oğlum değil, ama yeğenimdir.
he is not my son, but my nephew.

sen benim oğlumsun.
you're my son.

sol tarafınızdaki görüntüye bakıyorsunuz-- bu benim oğlum ve kaşları yerinde duruyor.
you're looking at the image on your left-hand side -- that's my son with his eyebrows present.

eğer benim oğlum trafik kazasında ölmüş olmasaydı, şu an üniversite öğrencisi olacaktı.
if my boy had not been killed in the traffic accident, he would be a college student now.

bu benim oğlumun cd'si.
this is my son's cd.

neden benim oğlumu suçluyorsun?
why do you accuse my son?

orada duran çocuk benim oğlumdur.
the boy standing over there is my son.

sizi o meydana getirdi. ve yapmak için meydana getirildiğiniz şeyi yaptığınızda, o der ki, "İşte benim oğlum.
he made you. and when you do what you were made to do, he goes, "that's my boy.

nuh, rabbine seslendi. dedi ki: "rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır.
and noah called unto his lord, and said, 'o my lord, my son is of my family, and thy promise is surely the truth.

ama bu projeye ivme veren bir bilimsel neden de var, o da bu dikey veriyi kullanarak bi çocuğun konuşmayı öğrenme sürecini nasıl anlayabiliriz -- ki buradaki çocuk benim oğlum.
but there's also a scientific reason that drove this project, which was to use this natural longitudinal data to understand the process of how a child learns language -- that child being my son.

diğer bir yandan, bir sürü zengin, bilgisayarı olan aile "biliyor musunuz, benim oğlum, Çok yetenekli, çünkü bilgisayarda harika şeyler yapabiliyor.
at the same time, we also had lots of parents, rich people, who had computers, and who used to tell me, "you know, my son, i think he's gifted, because he does wonderful things with computers.

bu şu anda burda, ailemde. benim oğlum tip 1 diyabet hastası ve bu hala iyileşmesi olanaksız bir hastalık. anne ve babamı kalp hastalıklarından ve kanserden dolayı kaybettim. sanırım benim hikayem sizlerin hikayelerinin değişik bir versiyonu olduğu için tanıdık geliyor.
it's here now, and in our family, my son has type 1 diabetes, which is still an incurable disease, and i lost my parents to heart disease and cancer, but i think that my story probably sounds familiar to you, because probably a version of it is your story.

nitekim mesih de başkâhin olmak için kendi kendini yüceltmedi. ona, ‹‹sen benim oğlumsun, bugün ben sana baba oldum››
so also christ glorified not himself to be made an high priest; but he that said unto him, thou art my son, to day have i begotten thee.

‹‹biz de size müjdeyi duyuruyoruz: tanrı İsayı diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların çocukları olan bizler için yerine getirmiştir. İkinci mezmurda da yazıldığı gibi: ‹sen benim oğlumsun, bugün ben sana baba oldum.›
and we declare unto you glad tidings, how that the promise which was made unto the fathers,