검색어: i would not have said such a nonsense (영어 - 터키어)

a japanese would not have said such a thing.
bir japon böyle bir şey söylemezdi.

she can not have said such a thing.
o öyle bir şey söylemiş olamaz.

i would not have my new hip for ted2008.
ted2008 'de yeni kalçam olmayacaktı.

jane cannot have said such a thing.
jane böyle bir şey söylemiş olamaz.

she can't have said such a thing.
böyle bir şey söylemiş olamaz.

the teacher cannot have said such a thing.
Öğretmen böyle bir şey söyleyemez.

had he willed they would not have been idolaters.
allah dileseydi puta tapmazlardı.

had allah willed, they would not have associated.
allah dileseydi puta tapmazlardı.

but had allah willed, they would not have done so.
allah dileseydi bunu yapamazlardı.

but if allah had willed, they would not have associated.
allah dileseydi, ortak koşmazlardı.

had god wanted, they would not have murdered their children.
allah dileseydi bunu yapamazlardı.

had i said such a thing, thou wouldst indeed have known it.
benim içimde ne varsa hepsini mutlaka bilirsin sen.

had i knowledge of the unseen i would have acquired much good, and evil would not have touched me.
ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı.

they have said, "such a resurrection will certainly be a great loss".
"hüsran dolu bir dönüştür bu öyleyse!" diye konuştular.

say, “had god willed, i would not have recited it to you, and he would not have made it known to you.
de ki, "eğer allah dileseydi ben onu size okumazdım. o da onu hiçbir şekilde size bildirmezdi.

he said such a support would have "historic significance" for serbia.
kostunica, böyle bir desteğin sırbistan için "tarihi öneme" sahip olacağını belirtti.

while noting that the planned withdrawal would "definitely free up forces", de hoop scheffer said such a "link was not made".
de hoop scheffer, planlanan geri çekilmenin "güçleri kesinlikle serbest bırakacak" olmakla birlikte, "böyle bir bağlantı yapılmadığını" da belirtti.

it was not for me to say what i had no right (to say). had i said such a thing, you would surely have known it.
aralarında bulunduğum müddetce onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları sen gözlüyordun.

he said such a conference would be important for both humanitarian and political reasons and would strengthen mutual trust among the three neighbours.
kebo, söz konusu konferansın hem insani ve siyasi nedenlerden ötürü önemli olduğunu, hem de üç komşu ülke arasındaki karşılıklı güveni sağlamlaştıracağını söyledi.

gordan milosevic, an adviser to rs prime minister milorad dodik, said such a move would destroy the entity's booming economy.
sc başbakanı milorad dodik'in danışmanlarından gordan miloseviç, böyle bir hareketin tarafın patlayan ekonomisini yok edeceğini belirtti.