검색어: pesce (이탈리아어 - 터키어)

pesce
balık

pesce ricciola
sarı kuyruklu balık

velocità pesce
balık hızı

occhio di pesce
balık gözü

pesce fuori d’acqua
sudan çıkmış balık

lenti a occhio di pesce
fisheye merceği

il vecchio catturò un grosso pesce.
yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.

gli offrirono una porzione di pesce arrostito
kendisine bir parça kızarmış balık verdiler.

lo inghiottì un pesce, mentre si rammaricava.
(yunus, rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık onu yuttu.

o se gli chiede un pesce, darà una serpe
ya da balık isterse yılan verir?

ambiente marino — pesce fuori d’acqua .................................................................................26
denizcilik – sudan çıkmış balık ..............................................................................................26

e l'uomo del pesce, quando se ne andò irritato.
zannun (yani isminde 'nun' harfi bulunan yunus) da...

allora gesù si avvicinò, prese il pane e lo diede a loro, e così pure il pesce
İsa gidip ekmeği aldı, onlara verdi. aynı şekilde balıkları da verdi.

appena scesi a terra, videro un fuoco di brace con del pesce sopra, e del pane
karaya çıkınca orada yanan bir kömür ateşi, ateşin üzerinde balık ve ekmek gördüler.

disse loro gesù: «portate un po' del pesce che avete preso or ora»
İsa onlara, ‹‹Şimdi tuttuğunuz balıklardan getirin›› dedi.

quando poi giunsero alla confluenza, dimenticarono il loro pesce che, miracolosamente, riprese la sua via nel mare.
bu ikisi, iki denizin birleştiği yere vardıklarında, balıklarını unuttular. bunun üzerine balık da denizde bir deliğe doğru yola koyuldu.

e l'uomo del pesce, quando se ne andò irritato. pensava che non potessimo niente contro di lui.
ve zünnûn. hani, kızarak gitmişti de ona asla güç yetiremeyeceğimizi/ölçüyü kendisine uygulamayacağımızı sanmıştı.

egli è colui che vi ha messo a disposizione il mare, affinché possiate mangiare pesce freschissimo e trarne gioielli con i quali vi adornate.
denizi de sizin emrinize veren o'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız.

c'erano anche alcuni di tiro stabiliti a gerusalemme che importavano pesce e ogni sorta di merci e le vendevano ai figli di giuda in giorno di sabato e in gerusalemme
yeruşalimde yaşayan surlular balık ve çeşitli mallar getirip Şabat günü kentte yahudalılara satıyorlardı.

quale padre tra voi, se il figlio gli chiede un pane, gli darà una pietra? o se gli chiede un pesce, gli darà al posto del pesce una serpe
‹‹aranızda hangi baba, ekmek isteyen oğluna taş verir? ya da balık isterse balık yerine yılan verir?