Van professionele vertalers, bedrijven, webpagina's en gratis beschikbare vertaalbronnen.
aber sie bezichtigten ihn der lüge. da ergriff sie das zittern, und am morgen lagen sie in ihrer wohnstätte auf den brüsten da.
ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
ihr knechte, seid gehorsam euren leiblichen herren mit furcht und zittern, in einfalt eures herzens, als christo;
ey köleler, dünyadaki efendilerinizin sözünü mesihin sözünü dinler gibi saygı ve korkuyla, saf yürekle dinleyin.
darnach werden sich die kinder israel bekehren und den herrn, ihren gott, und ihren könig david suchen und werden mit zittern zu dem herrn und seiner gnade kommen in der letzten zeit.
sonra dönüp tanrıları rab'bi, kralları davut'u arayacaklar. son günlerde korkarak rab'be ve o'nun iyiliğine yönelecekler.
da aber das weib sah, daß es nicht verborgen war, kam sie mit zittern und fiel vor ihm nieder und verkündigte vor allem volk, aus welcher ursache sie ihn hätte angerührt und wie sie wäre alsbald gesund geworden.
yaptığını gizleyemeyeceğini anlayan kadın titreyerek geldi, İsanın ayaklarına kapandı. bütün halkın önünde, ona neden dokunduğunu ve o anda nasıl iyileştiğini anlattı.
als sie nun das zittern ergriff, sagte er: "mein herr, wenn du gewollt hättest, hättest du sie schon zuvor vernichtet, und auch mich.
bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin.
also, meine liebsten, wie ihr allezeit seid gehorsam gewesen, nicht allein in meiner gegenwart sondern auch nun viel mehr in meiner abwesenheit, schaffet, daß ihr selig werdet, mit furcht und zittern.
Öyleyse sevgili kardeşlerim, her zaman söz dinlediğiniz gibi, yalnız ben aranızdayken değil, ama özellikle aranızda olmadığım şu anda da kurtuluşunuzu saygı ve korkuyla etkin kılın.