Je was op zoek naar: don't go (Engels - Turks)

don't go away.
uzaklara gitme.

wait. don't go.
bekle. gitme.

don't go anywhere.
bir yere gitme.

don't go, dears.
canlarım, gitmeyin.

don't go down there.
orada tatile çıkma.

don't go in that building.
o binaya girme.

don't go back to sleep!
sakın tekrar uyuma!

don't go anywhere without tom.
tom olmadan bir yere gitme.

and computers don't go to sleep.
ve bilgisayarlar uyumazlar.

don't go above the speed limit.
hız limitinin üzerinde gitme.

don't go outside. it's raining hard.
dışarı çıkma. Çok yağmur yağıyor.

if you don't go, i won't, either.
sen gitmezsen, ben de gitmem.

don't go asking for a frappuccino there.
orada frappuccino istemeyin.

people over 50 don't go on blind dates.
50 yaşın üstündekiler tanımadığı insanlarla çıkmaz.

don't go out in this heat without wearing a hat.
Şapka giymeden bu sıcakta dışarı çıkma.

they are very good fliers, but they don't go too far.
Çok iyi uçarlar ama fazla uzağa gitmezler.

so, is there any time that you don't go there?
peki, sizin var mı gitmediğiniz zaman?

tom will be disappointed if you don't go to his party.
partisine gitmezsen tom hayal kırıklığına uğrayacaktır.

i don't go to the movies as often as i'd like.
İstediğim kadar sık sinemaya gitmem.

how do you explain when things don't go as we assume?
eğer işler düşündüğümüz gibi gitmezse, bunu sizler nasıl açıklarsınız?