Je was op zoek naar: have you made up your mind to come with me (Engels - Turks)

have you made up your mind yet?
henüz mü karar verdin?

have you made up your mind to become a teacher?
bir öğretmen olmak için karar verdin mi?

i would like you to come with me.
benimle birlikte gelmeni istiyorum.

i asked tom to come with me.
tom'un benimle gelmesini istedim.

so i said to him, "do you want to come with me?
ben de ona, "benimle gelmek ister misin?" dedim

is this the reason you didn't want to come with me?
benimle gelmek istememenin nedeni bu mudur?

i asked him to come with me and he agreed.
ona benimle gelmesini rica ettim ve o kabul etti.

so his wish was to come with me, so that he had somewhere to live.
bu yuzden onun dilegi benimle birlikte gelmekti, boylece yasayacak bir yer bulmus olacakti.

when you make up your mind to perform hajj and `umrah, accomplish these to please allah.
allah için haccı ve ömreyi tamamlayın.

i got him to come with me -- anesthesia tech -- come with me from the u.k.
gulusmeler onu ben getirdim. anestezi teknisyeni, birlesik kralliktan geldi

anybody want to come with me to antarctica or the arctic, i'll take you; let's go.
benimle antarktika ve arktika'ya gelmek isteyen varsa götürürüm, haydi gidelim.

so i want to ask michal, my wife, to come with me on the stage just to make with you one image, because it's all about images.
Şimdi, eşim michal'den, sahneye benimle birlikte gelmesini ve bir resim oluşturmasını rica edeceğim, çünkü bütün olay resimlerde.

but a friend of mine, called emmanuel, who was significantly older than me, who'd been a boy soldier during the biafran war, decided to come with me.
emmanuel adında bir arkadaşım bana yardım etti. benden yaşça büyüktü ve biafran savaşında, çocuk askerlerden biriydi. benimle gelmeye karar verdi.

and what rayan did then is he sat there, he tapped his foot on the floor, at three and a half, and he looked at me and he said, "baba, i want you to come with me to my office in my house.
ondan sonra rayan oturdu, ayağını yere vurdu, saat üç buçukta, bana baktı ve dedi ki, "baba, evimdeki ofisime gelmeni istiyorum.

last summer when we were in our home in new york, he was out in the yard playing in his playhouse. and i was in my office working, and he came in, "baba, i want you to come with me. i want my toy."
geçen yaz new york'taki evimizde iken o dışarıda oyun evinde oynuyordu. ben de ofisimde çalışırken, odama geldi ve "baba, benimle gel. oyuncağımı istiyorum." dedi.

and now, behold, i loose thee this day from the chains which were upon thine hand. if it seem good unto thee to come with me into babylon, come; and i will look well unto thee: but if it seem ill unto thee to come with me into babylon, forbear: behold, all the land is before thee: whither it seemeth good and convenient for thee to go, thither go.
İşte ellerindeki zincirleri çözüyorum. benimle babile gelmeyi yeğlersen gel, sana iyi bakarım; eğer benimle babile gelmek istemezsen de sorun yok. bak, bütün ülke önünde! İyi ve doğru bildiğin yere git.