Je was op zoek naar: insondável (Portugees - Turks)

És insondável.
sen inanılmazsın.

... eleconsideravaofuturo insondável.
... geleceği" bilinmesi imkansız" görüyordu.

não, é... insondável.
hayır, bu çok... kelimeler kifayetsiz kalıyor.

muita vontade insondável.
çok akıllılar. aklım ermiyor.

acho-o completamente insondável.
bence tamamen anlaşılmaz biri.

atravÉs de uma noite insondÁvel.
uyumak üzere olan bir geleceğe doğru yol alan derinliklerine varılamaz bir geceye doğru.

esse assassino é para nós um monstro insondável.
dolayısıyla katil bizim için akıl almaz bir canavar haline gelir.

um tipo alto com cabelo como o meu? universo insondável!
saçları benimkiyle aynı uzun boylu bir adam, oh anlaşılmaz evren!

da minha insondável vontade, o universo tem o seu início.
benim iç yüzü anlaşılamayan isteğim, kainat onun başlangıcı.

apesar do tempo, deste céu sorridente e deste mar insondável.
hiç değişmeyen ise şu mütebessim gökyüzü ve şu bakir denizdir.

toda a minha vida foi um insondável segredo. não quero mais mistérios.
hayatım boyunca, bu soru kafamda dolaştı durdu ve artık hiçbir şey sır kalsın istemiyorum!

afundada em depressão no lago sem fundo de uma mente insondável que perdeu o seu coração.
anlaşılmaz zihnimin dipsiz gölünde, buhran içinde boğuluyorum cesaretini yitirmiş bir zihin.

grande é o senhor, e mui digno de ser louvado; e a sua grandeza é insondável.
akıl ermez büyüklüğüne.

essa troca cria a tensão hitchcockeana entre a visão do sujeito e a própria escada, ou melhor, o vazio no topo da escada, devolvendo o olhar, emanando um tipo de ameaça estranha e insondável.
bu sahne hitchcockvari gerilimi nesneler, bakışlar ve merdivenlerin kendi başlarına değişimi ile yaratır. hatta merdiven basamaklarının en üstündeki boşluk, anlaşılmaz, esrarengiz bir korkunun yayılmasına neden olan bir kötülüğe dönüşür.

"através das cavernas ao homem insondáveis."
"hesapsızca mağaradaki"