Je was op zoek naar: yuvarlayıp (Turks - Engels)

yere ve onu yuvarlayıp döşeyene,
and [by] the earth and he who spread it

yere ve onu yuvarlayıp döşeyene andolsun.
and [by] the earth and he who spread it

küçük toplar halinde yuvarlayıp kurabiye haline getirin.
roll it into small balls to make pastries.

yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurduğu kendi yeni mezarına yatırdı. mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı.
and when joseph had taken the body, he wrapped it in a clean linen cloth,

Ön patileri tutun ve ön patilerini sıkıştırın, ayaklarına sertçe vurun, yüzüne limon suyu sıkın, gazeteyi yuvarlayıp kafasına vurun, dizinizle göğsüne bastını, geriye doğru ters çevirin."
"hold his front paws, squeeze his front paws, stamp on his hind feet, squirt him in the face with lemon juice, hit him on the head with a rolled-up newspaper, knee him in the chest, flip him over backwards."