Je was op zoek naar: zeytinyağını (Turks - Lithouws)

taze zeytinyağını başıma döktün.
bet man tu davei jėgų kaip stumbrui, patepei mane šviežiu aliejumi.

ışık için kandilliği ve takımlarını, kandilleri, kandiller için zeytinyağını;
žvakidę lempoms, jos reikmenis ir aliejų deginimui;

kâhin suç sunusu olan erkek kuzuyla bir log zeytinyağını alıp sallamalık sunu olarak rabbin huzurunda sallayacak.
kunigas, paėmęs avinėlį aukai už kaltę ir aliejų, pasiūbuos tai viešpaties akivaizdoje.

yemen için sağladığım yiyeceği -ince unu, zeytinyağını, balı- güzel kokulu bir sunu olarak onlara sundun. böyle yaptın diyor egemen rab.
tau duotą maistą: kvietinius miltus, aliejų ir medų­tu aukojai jiems, kaip malonų kvapą.

zeytinyağını başına dök ve ona rab şöyle diyor de: ‹seni İsrail kralı olarak meshettim.› sonra kapıyı aç ve koş, oyalanma!››
užpilk jam iš indo aliejaus ant galvos, sakydamas: ‘taip sako viešpats: ‘aš tave patepiau izraelio karaliumi’. po to, atidaręs duris, išbėk nelaukdamas”.

getirdiği armağanlar şunlardı: 130 kutsal yerin şekeli ağırlığında gümüş bir tabak, yetmiş şekel ağırlığında gümüş bir çanak -ikisi de tahıl sunusu için zeytinyağıyla yoğrulmuş ince un doluydu-
sidabrinį dubenį, sveriantį šimtą trisdešimt šekelių, sidabrinę taurę, sveriančią septyniasdešimt šekelių,­abu pilnus smulkių, aliejumi apšlakstytų miltų duonos aukai;