You searched for: distinctly diffremt (Engelska - Turkiska)

and those that distinguish distinctly,
(hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;

how distinctly he sees and hears!
ne güzel görendir o, ne güzel işitendir.

we have expounded most distinctly everything.
biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık.

so we enunciated it by steps and distinctly.
biz onu parça parça/ayet ayet okuduk.

it is a (repository of) distinctly written record
(o İlliyyun'daki kitap) İçinde ameller kaydedilmiş bir kitaptır.

he distinctly explains his signs for those who can understand.
[2,189; 36,40; 6,96; 38,27; 23,115-116] {km, tek-vin 1,14}

see, how distinctly we explain our signs that they may understand.
anlasınlar diye ayetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak.

this is how we distinctly explain our signs to those who think.
düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız.

by those who separate [the truth from falsehood] distinctly,
(hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;

its verses are well composed and distinctly arranged (from one another)
rabbinizden mağfiret dileyin ve o'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım.