You searched for: exuberant (Engelska - Turkiska)

tom is exuberant.
tom coşkulu.

my life was not exuberant.
hayatım coşkulu değildi.

" kelefa sanneh from "the new york times" called the album "exuberant.
"the new york times"tan kelefa sanneh ise "coşkulu" olarak nitelendirdi.

we get a little exuberant as we pass gesu; it's not surprising to sort of mimic the architecture in this way.
jesu'yü geçerken bir parça neşeleniyoruz -- burada mimariyi bu şekilde taklit etmek şaşırtıcı değil.

and it hadn't been up for more than a couple hours before i received this exuberant email from the guy who mailed me this postcard.
ve yukarı çıktıktan bir kaç saat sonra bu kartı yollayan adamdan hayat dolu bir mail aldım.

hasidic judaism began in the 18th century by rabbi israel baal shem tov, and quickly gained a following with its more exuberant, mystical approach to religion.
on sekizinci yüzyılda, haham İsrael ben eliezer (baal Şem tov) tarafından başlatılan hasidik yahudilik, dine coşkulu ve mistik yaklaşımı ile hızla taraftar toplamıştır.

growing up in a multicultural environment, we had african students in the house, and i learned about their stories, so different backgrounds, dependency on imported know-how, exuberant cultural diversity.
Çok-kültürlü bir ortamda yetiştim. evimizde afrikalı öğrenciler vardı ve onların hikayelerini dinlerdim. bambaşka öyküler... teknik bilgi, coşkun bir kültürel çeşitlilik...