You searched for: grieve (Engelska - Turkiska)

they said, "fear not, nor grieve.
dediler ki: "korkuya düşme ve hüzne kapılma.

let not their words grieve you.
(resulüm!) o halde onların sözleri sakın seni üzmesin.

and let not their saying grieve thee.
(resulüm) onların (inkarcıların) sözleri seni üzmesin.

so do not grieve for those who disbelieve.
sen o kafirler toplumu için üzülme!

how can i grieve for the unbelieving nation'
artık böyle nankör, böyle kâfir bir toplum için ne diye üzülüp kendimi harap edeyim!”

so how should i grieve for a faithless lot?’
Şimdi ben, inkara sapan bir topluluğa nasıl üzülebilirim?"

evil shall touch them not, nor shall they grieve.
onlara fenalık dokunmaz ve onlar üzülecek de değillerdir.

no fear shall come upon you nor shall you grieve.'"
oysa allah onlara şöyle der: "cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız."

then (one) cried unto her from below her, saying: grieve not!
aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "tasalanma!

‘enter paradise! you shall have no fear, nor shall you grieve.’
(cennetliklere dönerek): "girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!" dediler.