You searched for: he is trying to maintain two jobs (Engelska - Turkiska)

he is trying to maintain two jobs.
İki işi sürdürmeye çalışıyor.

he is trying to quit smoking.
sigara içmekten vazgeçmeye çalışıyor.

he is trying hard to give up smoking.
sigarayı bırakmak için çok gayret ediyor.

in this mode, he's trying to maintain his position.
bu modunda, konumunu korumaya çalışıyor.

he is always trying to do the impossible.
her zaman imkansızı yapmaya çalışıyor.

can you make out what he is trying to say?
onun ne söylemeye çalıştığını anlayabiliyor musun?

my wife is trying to sleep.
karım uyumaya çalışıyor.

i can't understand what he is trying to say.
ne söylemeye çalıştığını anlayamıyorum.

tom is trying to do the impossible.
tom imkansızı yapmaya çalışıyor.

however, he did not identify who is trying to intimidate him.
ancak markoviç kendisini kimin sindirmeye çalıştığını söylemedi.

"turkey is trying to walk a fine line.
oğuzlu, "türkiye ince bir çizgide yürümeye çalışıyor.

tom is trying to avoid drinks with sugar.
tom şekerli içeceklerden kaçınmaya çalışıyor.

romania is trying to meet eu road infrastructure standards.
romanya ab karayolu altyapı standartlarını karşılamaya çalışıyor.

just exactly what al is trying to do, rick is doing.
al'in yapmaya çalıştığını rick yapıyor.

the new coalition government is trying to ride out the storm.
yeni koalisyon hükümeti fırtınayı kazasız belasız atlatmaya çalışıyor.

one new service in croatia is trying to break the circle.
hırvatistan'daki yeni bir hizmet, bu çemberi kırmaya çalışıyor.

amazon, now with the kindle, is trying to digitize books.
amazon, şimdi kindle ile, kitapları dijitalleştirmeye çalışıyor.

tom doesn't have the faintest idea what mary is trying to do.
mary'nin ne yapmaya çalıştığı hakkında tom'un en küçük bir fikri bile yok.

our idea of mobility is trying to make the connections between all the systems.
bizim taşınabilirlik görüşümüz, bütün sistemler arasında bağlantılar kurmaya çalışmaktır.

each of us is trying to come up with contingency plans as realistic as possible.
her birimiz, mümkün olduğu kadar gerçekçi acil durum planları hazırlamaya çalışıyor.