You searched for: anlamadım sen bana kendi resmini yolla (Turkiska - Engelska)

tom bir öğretmen olarak kendi resmini yapamaz.
tom can't picture himself as a teacher.

sen bana kabasın
you are rude to me

sen bana baktın.
you looked at me.

sen bana ne vereceksin
gelmiyorsun batman'a

sen bana karşı kabasın
you are rude to me

sen bana bir tane borçlusun.
you owe me one.

"bedava? bana kendi kağıdımı vermiyor musun?"
"free? aren't you just giving me my own paper?"

sen bana yalancı mı diyorsun?
are you calling me a liar?

çöğu zaman sen bana karşı kabasın
most of the time you are rude to me

sen bana karşı çok fazla naziksin.
you are much too kind to me.

sen bana hazır tekneyi 73 liraya ver.
you give the ready boat against 73 thousand liras.

sen bana yalan söyledin, değil mi?
you lied to me, didn't you?

artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak.
leave me (to deal) with those who give the lie to this pronouncement.

sen bana söyleyene kadar ben bu belgenin önemini farketmemiştim.
i hadn't recognized the importance of this document until you told me about it.

panzi hastanesinde geçirdiğim ilk haftalarda bana kendi hikayelerini anlatmak için sıraya giren kadınlarla birlikte oturdum.
when i spent my first weeks at panzi hospital i sat with women who sat and lined up every day to tell me their stories.

hayatımı mahvettin, fakat sen bana inanılmaz bir gelecek verdin.
you ruined my life, but you gave me an incredible future.

"rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin.
"my lord!

sen baya bay biliyorsun turkce
nice to meet you to

bana kesin bir cevap ver.
give me a definite answer.

(halbuki ben onları gemiye alırken sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin).
lo! my son is of my household!