You searched for: bana cevab vermezsen uyuyacagim o zaman (Turkiska - Franska)

o zaman yer çalkalanıyordur.
et voici qu'elle tremble!

o zaman ne yaptın?
qu'as-tu fait, alors ?

o zaman büsbütün kaybedersiniz.
et vous reviendrez perdants.

o zaman, kafadarlarını çağırsın,
qu'il appelle donc son assemblée.

o zaman yer sarsıldıkça sarsılır.
et voici qu'elle tremble!

o zaman daha masum bir vakitti.
c'étaient des temps plus innocents...

tamam o zaman facebookdan yazsa idin
ok, then summer, wast facebook

o zaman bu, insafsızca bir taksim!
que voilà donc un partage injuste!

o zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
ils lui tournèrent le dos et s'en allèrent.

"o zaman tümüyle sapıtmış olurum."
je serai alors dans un égarement évident.

o zaman, d50 mükemmel bir aygıt mıdır?
alors, le d50 est-il l'appareil parfait ?

(İşte o zaman:) eyvah, eyvah!
en disant: «malheur à nous!

(o zaman) tehdidimin nasıl olduğunu bileceksiniz.
vous saurez ainsi quel fut mon avertissement.

(o zaman) kimin kitabı sağından verilirse:
celui qui recevra son livre en sa main droite,

o zaman siz de bana ziyan vermekten fazla bir şey yapamazsınız.
vous ne ferez qu'accroître ma perte.

sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.
puis, c'est vers moi que sera votre retour, et je jugerai, entre vous, ce sur quoi vous vous opposiez.

o, bir tek dokunmadır. o zaman (kalkıp) bakınırlar.
il n'y aura qu'un seul cri, et voilà qu'ils regarderont,

dönüşünüz ancak banadır. o zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
vers moi est votre retour, et alors je vous informerai de ce que vous faisiez.

sonra dönüşünüz ancak banadır. o zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
vers moi, ensuite, est votre retour, et alors je vous informerai de ce que vous faisiez».

sonunda dönüşünüz ancak banadır. o zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.
vers moi, ensuite, est votre retour, et alors je vous informerai de ce que vous faisiez».