Trying to learn how to translate from the human translation examples.
From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
ya da çömlekçinin aynı kil yığınından bir kabı onurlu iş için, ötekini bayağı iş için yapmaya hakkı yok mu?
¿o no tiene autoridad el alfarero sobre el barro para hacer de la misma masa un vaso para uso honroso y otro para uso común
‹‹ses ikinci kez gökten geldi: ‹tanrının temiz kıldıklarına sen bayağı deme› dedi.
entonces respondió la voz del cielo por segunda vez: "lo que dios ha purificado no lo tengas tú por común.
aranızda açık saçıklık, budalaca konuşmalar, bayağı şakalar da olmasın. bunlar size yakışmaz. bunun yerine şükredin.
ni tampoco la conducta indecente, ni tonterías ni bromas groseras, cosas que no son apropiadas; sino más bien, acciones de gracias
kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
y no elijáis lo malo para vuestras limosnas, como tampoco vosotros lo tomaríais a menos que tuvierais los ojos cerrados. sabed que alá se basta a sí mismo, es digno de alabanza.
büyük bir evde yalnız altın ve gümüş kaplar bulunmaz; tahta ve toprak kaplar da vardır. kimi onurlu, kimi bayağı iş için kullanılır.
pero en una casa grande, no solamente hay vasos de oro y de plata, sino también de madera y de barro. además, hay unos para uso honroso y otros para uso común
bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce allah yolundan saptırmak ve onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi (veya boş söz) satın alırlar.
hay entre los hombres quien compra historietas divertidas para, sin conocimiento, extraviar a otros del camino de alá y para tomarlo a burla.
eğer bir kimse tanrı oğlunu ayaklar altına alır, kendisini kutsal kılan antlaşma kanını bayağı sayar ve lütufkâr ruha hakaret ederse, bundan ne kadar daha ağır bir cezaya layık görülecek sanırsınız?
¿cuánto mayor castigo pensáis que merecerá el que ha pisoteado al hijo de dios, que ha considerado de poca importancia la sangre del pacto por la cual fue santificado y que ha ultrajado al espíritu de gracia
‹‹ ‹asla olmaz, ya rab!› dedim. ‹ağzıma hiçbir zaman bayağı ya da murdar bir şey girmedi.›
pero yo dije: "¡de ninguna manera, señor! porque jamás ha entrado en mi boca ninguna cosa común o inmunda.
ey inananlar, kazandığınız temiz şeylerden, yeryüzünden sizin için çıkardığımız nesneleri verin, görmemek için gözlerinizi yummadan ele alamayacağınız bayağı ve aşağılık şeyleri değil ve bilin ki allah, müstağnidir ve tam hamda layık olan odur.
¡creyentes! ¡dad limosna de las cosas buenas que habéis adquirido y de lo que, para vosotros, hemos sacado de la tierra! y no elijáis lo malo para vuestras limosnas, como tampoco vosotros lo tomaríais a menos que tuvierais los ojos cerrados. sabed que alá se basta a sí mismo, es digno de alabanza.
kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. bilin ki allah ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över.
y no elijáis lo malo para vuestras limosnas, como tampoco vosotros lo tomaríais a menos que tuvierais los ojos cerrados. sabed que alá se basta a sí mismo, es digno de alabanza.