Sie suchten nach: forcibly (Englisch - Türkisch)

forcibly
zorla sikismak

the task was forcibly canceled
görev zorla iptal edildi

the day when god’s enemies are herded into the fire, forcibly.
allah düşmanlarının ateşe sürüklenerek toplatılacakları gün...

a day when they will be pushed, forcibly shoved towards the fire of hell.
cehennem ateşine itildikleri gün:

but those who are too proud to worship me will enter hell forcibly.”
bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuştur.

innocent people were evicted forcibly from their houses and innocent people were killed.
masum insanlar zorla evlerinden sürüldü ve masum insanlar öldürüldü.

the day when they will be shoved forcibly toward the fire of hell, [and told:]
cehennem ateşine itildikleri gün:

ethnic albanians had been murdered, their farms destroyed and a huge number of people forcibly deported.
etnik arnavutlar öldürüldü, çiftlikleri yokedildi ve çok fazla sayıda insan zorla göç ettirildi.

in 2005, all jewish settlers were evacuated from gaza (some forcibly) and their homes demolished.
2005'te (kimisi zorla da olsa) yahudiler gazze'deki evlerinden çıkarıldı ve evleri yıkıldı.

by the end of the year livilla too had perished, supposedly forcibly starved to death by her own mother, antonia.
aynı yılın sonunda livilla güya kendi öz annesi antonia tarafından açlığa terk edilerek öldürüldü.

the doctor and rose are forcibly separated by these events, which lead to rose's entrapment within a parallel universe.
doktor ve rose zorla bu olaylardan ayrılmışlardır, rose'un tuzak içinde paralel evren yolundadır.

except those who were forcibly subdued among men, and the women and children, unable to devise a plan and unaware of the way.
ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka.

his actions triggered persecution by the securitate, which forcibly admitted him to psychiatric hospitals -- a dreaded political weapon in those times.
eylemleri yüzünden securitate tarafından kovuşturuldu ve örgüt tarafından zorla akıl hastanesine yatırıldı, ki bu uygulama o dönemlerde kullanılan korkunç bir siyasi silahtı.

it is not lawful for you to inherit women forcibly, and do not press them to take away part of what you have given them, unless they commit a gross indecency.
kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın.

in addition, about 20,000 people from 27 settlements of kayan, kenyah, and penan indigenous groups will be forcibly displaced during the construction of the dam.
aynı zamanda kayan, kenyah ve penan yerleşimlerindeki 20.000 kadar yerli insan inşa sırasında zorla yerinden edilecek.

your lord has said, “pray to me, and i will respond to you. but those who are too proud to worship me will enter hell forcibly.”
rabbiniz buyurdu ki: “bana dua edin ki size karşılık vereyim.zira bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak cehenneme gireceklerdir.” {km, yeremya 33,3; matta 7,7; markos 11,24}

"it would mean that people of rs would find themselves living under sanctions again, and that in this case, the serbs would be brutally and forcibly returned to bih," zivanovic said.
zivanoviç, "bu, sc halkının kendisini yine yaptırımlar altında yaşar şekilde bulması anlamına gelir, ki bu durumda da sırplar bh'de gaddarca ve zorla geri döndürülür. dedi.

but (it was not allah's will to prevent people forcibly from differences: so) they disagreed; then some of them accepted the truth and others rejected it.
ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var.