Sie suchten nach: tanımlayacak (Türkisch - Englisch)

bunu tanımlayacak en iyi söz ise paylaşıyorum öyleyse varım.
the best way to describe it is, i share therefore i am.

konsey kosova'nın nihai statüsünü tanımlayacak bir kararı onaylayacak."
it will adopt a resolution that will define the final status of kosovo," jessen-petersen told koha vision tv on 27 april.

aslında konu bundan çok daha derin. ama tanımlayacak bir başka kelime gelmiyor aklıma.
there's something much deeper than that, but i can't think of another word for it.

kararda avrupa komisyonu'na ab'nin sindirim kapasitesini tanımlayacak standartları belirleyen bir rapor hazırlaması yönünde çağrıda da bulunuluyor.
it urges the european commission to draft a report that would set the standards for defining the eu's absorption capacity.

dhss genel başkanı ve adalet bakanı vladan batiç'e göre yasa, üçüncü kişilerin rol oynadığı özel durumların yanısıra kişilerin de kendi dosyalarına erişim prosedürünü tanımlayacak.
according to dhss leader and minister of justice vladan batic, the law would define the procedure for individuals to gain access to their own files, as well as for specific cases involving third parties.

tasarım ve mühendislik bu bölüm, raporun ait olduğu süre içindeki mühendislik faaliyetlerini tanımlayacak, temel olayları vurgulayacak, planlanan ve gerçekleşen yüzde ilerlemeleri karşılaştıracaktır.
design and engineering this section shall describe the engineering activities in the period of the report and put emphasis on the main indicents and compare the percentage planned and realized.

priştine, gelecekteki gelişimini kosova'nın başkenti ve kentsel merkez olarak tanımlayacak tasarıyı bekliyor. [laura hasani/setimes]
pristina is waiting for the bill that will define its future growth as kosovo's capital and urban centre. [laura hasani/setimes]

birlikte yarattığımız fikirlere dayanarak bütçeyi -üçte ikisi mimar sermaye ve üçte biri altyapı ya da tam tersi, üçte ikisi altyapı üçte biri mimari sermaye- olarak tekrar tanımlayacak şekilde bir karar vermeleri gerekiyordu.
they had to make a decision, based on the positions we took to redefine the budget being from two thirds capital-a architecture and one-third infrastructure, to actually the inverse, two-thirds infrastructure and one-third capital-a architecture.

kendim tanımlayacağım
define my own