Sie suchten nach: ben de seni özledim (Türkisch - Französisch)

ben seni özledim
tu me manques aussi

ben de seni özlüyorum
tu me manques aussi

ben de
merci chérie

ben de seni seviyorum bebegim
ben de seni

ben de bilmiyordum.
je ne le savais pas non plus.

ben de yapacağım!
moi aussi j'agis.

ben de müslümanlardanım!" dedi.
et je suis du nombre des soumis».

ben de bildiğimi söyleyeyim.
voilà pourquoi je dis: Écoute! moi aussi, j`exposerai ma pensée.

ben de bir düzen kurmaktayım.
et moi aussi je me sers de mon plan.

ben de hilelerine karşılık veririm.
et moi aussi je me sers de mon plan.

ben de onları tuttum, alıverdim.
alors je les ai saisis.

ben de bunlara tanıklık edenlerdenim."
et je suis un de ceux qui en témoignent.

"yorgun değilim." "ben de."
"je ne suis pas fatigué." "moi non plus."

rabbin de (seni) unutmuş değildir?"
ton seigneur n'oublie rien.

eğer bu çağrıya sırtlarını dönerlerse, hoş biz de seni üzerlerine bekçi göndermedik ya!
s'ils se détournent, ...nous ne t'avons pas envoyé pour assurer leur sauvegarde: tu n'es chargé que de transmettre [le message].

bir de senden acele azab istiyorlar.
et ils te demandent de hâter [l'arrivée] du châtiment.

böyledir bu dedi, rabbine dedi, bu pek kolay ve sen yokken evvelce de seni yaratmıştım.
[allah] lui dit: «ainsi sera-t-il! ton seigneur a dit: «ceci m'est facile. et avant cela, je t'ai créé alors que tu n'étais rien».

ey peygamber, gerçekten de seni, bir tanık, bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.
o prophète! nous t'avons envoyé [pour être] témoin, annonciateur, avertisseur,

bir ticaret yahut oyun-eğlence görür görmez, dağılıp ona yöneldiler de seni ayaküstü bıraktılar.
quand ils entrevoient quelque commerce ou quelque divertissement, ils s'y dispersent et te laissent debout.

İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım.
«par ta puissance! dit [satan].