Results for cluttered translation from English to Turkish

Human contributions

From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.

Add a translation

English

Turkish

Info

English

cluttered desktop

Turkish

comment

Last Update: 2011-10-23
Usage Frequency: 2
Quality:

English

it's not very good. it's cluttered.

Turkish

pek iyi değil. darmadağın bir durumda.

Last Update: 2015-10-13
Usage Frequency: 1
Quality:

English

leave all windows open (cluttered desktop)

Turkish

bütün pencereleri açık bırakın (kalabalık masaüstü)

Last Update: 2011-10-23
Usage Frequency: 2
Quality:

English

cluttered desktop, cluttered mind. empty desktop,...?

Turkish

name

Last Update: 2011-10-23
Usage Frequency: 2
Quality:

English

race to win across a cluttered desk in this mini car gp!

Turkish

bu mini araba gp'de dağıtılan bir masanın karşısında kazanmaya calış.

Last Update: 2014-09-14
Usage Frequency: 1
Quality:

English

it's a cluttered environment; it's natural life.

Turkish

bu gördüğünüz karmaşık bir ortam; doğal bir hayat.

Last Update: 2015-10-13
Usage Frequency: 1
Quality:

English

the outdoor tables had cluttered the narrow alleys of asmalimescit, making it difficult for people to navigate along the streets.

Turkish

dışarıya konan masalar asmalımescit'in dar sokaklarını kaplayarak, insanların sokaklarda yürümelerini zorlaştırmıştı.

Last Update: 2016-01-20
Usage Frequency: 1
Quality:

English

[kid ... "and you thought you could do anything?"] [you still can.] [because a lot of what we consider impossible ...] [... is easy to overcome] [because in case you haven't noticed, we live in a place where] [one individual can make a difference] [want proof?] [just look at the people who built our country;] [our parents, grandparents, our aunts, uncles ...] [they were immigrants, newcomers ready to make their mark] [maybe they came with very little] [or perhaps they didn't own anything except for ...] [... a single brilliant idea] [these people were thinkers, doers ...] [... innovators ...] [... until they came up with the name ...] [... entrepreneurs!] [they change the way we think about what is possible.] [they have a clear vision of how life can be better] [for all of us, even when times are tough.] [right now, it's hard to see ...] [... when our view is cluttered with obstacles.] [but turbulence creates opportunities] [for success, achievement, and pushes us ...] [to discover new ways of doing things] [so what opportunities will you go after and why?] [if you're an entrepreneur] [you know that risk isn't the reward.] [no. the rewards are driving innovation ...] [... changing people's lives. creating jobs.] [fueling growth.] [and making a better world.] [entrepreneurs are everywhere.] [they run small businesses that support our economy,] [design tools to help you ...] [... stay connected with friends, family and colleagues around the world.] [and they're finding new ways of helping to solve society's oldest problems.] [do you know an entrepreneur?] [entrepreneurs can be anyone ...] [even ... you!] [so seize the opportunity to create the job you always wanted] [help heal the economy] [make a difference.] [take your business to new heights.] [but most importantly,] [remember when you were a kid ...] [when everything was within you reach,] [and then say to yourself quietly, but with determination:] ["it still is."] thank you very much for having me.

Turkish

[Çocuk… "bir şey yapabileceğinizi mi düşündünüz?"] [hala yapabilirsiniz.] [Çünkü imkansız olduğunu düşündüğümüz birçok şeyin…] [… üstesinden gelmek çok kolay] [ Çünkü fark etmediyseniz bile] [tek bir bireyin fark yaratabileceği bir yerde yaşıyoruz] [kanıt mı istiyorsunuz?] [sadece ülkemizi kuran insanlara bakın;] [anne babamıza, dedelerimize, teyzelerimize, amcalarımıza…] [daha yeni gelmiştiler ve göçmen olarak iz bırakmaya hazırdılar] [ belki çok az şeyle geldiler] [ya da belki … basit bir parlak fikir] [dışında hiçbir şeyleri yoktu] [bu insanlar düşünürdüler, eylemciydiler…] [… yenilikçiydiler…] [… ta ki…] [girişimci adını alana kadar!] [kafamızdaki "mümkün" kavramını değiştirdiler.] [hayatın hepimiz için, zor zamanlarda bile ] [nasıl daha iyi olabileceğine dair net bir görüşleri vardı.] [Şu anda görüşümüz engellerle kapanmışken…] [… görmek zor.] [ama kargaşa fırsat yaratır] başarı ve kazanım fırsatı ve bizi…] [işleri yapmanın yeni yollarını keşfetmeye iter] [peki hangi fırsatların peşinden gideceksin ve neden?] [girişimciysen] [riskin ödül olmadığını bilirsin.] [hayır. Ödüller yenilikçiliğe öncülük etmektir…] [… insanların yaşamlarını değiştirmektir. İstihdam yaratmaktır.] [büyümeyi teşvik etmektir.] [ve daha iyi bir dünya yaratmaktır.] [girişimciler her yerde.] [ekonomimizi destekleyen küçük şirketleri işletiyorlar,] [dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarınıza, ailenize ve meslektaşlarınıza…] [… bağlı kalmanızı sağlayan araçları tasarlıyorlar…] [ve toplumun en eski sorunlarını çözmenin yeni yollarını buluyorlar.] [bir girişimci tanıyor musunuz?] [herkes girişimci olabilir ...] [hatta ... siz bile!] [Öyleyse her zaman istediğiniz işi yaratma fırsatını yakalayın] [ekonominin iyileşmesine yardım edin] [fark yaratın.] [Şirketinizi yeni boyutlara taşıyın.] [ama en önemlisi,] [çocuk olduğunuz zamanları hatırlayın ...] [her şeye ulaşabileceğiniz zamanları] [ve sonra kendi kendinize sessizce ama kararlılıkla] ["hala ulaşabilirim” deyin.] beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Last Update: 2015-10-13
Usage Frequency: 1
Quality:

Warning: Contains invisible HTML formatting

Get a better translation with
9,155,238,827 human contributions

Users are now asking for help:



We use cookies to enhance your experience. By continuing to visit this site you agree to our use of cookies. Learn more. OK