Results for sediments translation from English to Turkish

sediments
çökeller

what we see when we look back in time, in those sediments and rocks, is a record of earth history.
geçmişe dönüp bakınca, bu çökeltilerde ve kayalarda dünya tarihinin kaydını görüyoruz.

and we saw about 35 alternations between open water and ice-covered water, between gravels and these plant sediments.
ve bu çakıl taşları ve bitki çökeltileri arasında ve buzla kaplı ve buzla kaplı olmayan sular arasında yaklaşık 35 değişim bulduk.

there's a story in the sea, in the waters of the sea, in the sediments and the rocks of the sea floor.
denizlerde, denizin sularında, deniz tabanındaki çökeltilerde ve kayalarda anlatılan bir öykü var.

we saw these alternations between sediments that look like this -- there's gravel and cobbles in there and a bunch of sand.
çökeltiler arasında bu değişimleri gördük. burda irili ufaklı çakıl taşları ve bir parça kum var.

the deposition has formed a sequence of valley floor, terrace, flood plain and delta alluvial /fluvial sediments, of holocene age.
buradaki birikim, holosen Çağına ait bir sıra vadi tabanı, seki, taşkın ova ve delta alüvyon/nehir çökelleri oluşturmuştur.

erosion of onshore miocene/pliocene uplands either side of the straits have resulted in the formation of drainage valleys descending towards the straits and depositing sediments on the flat coastal plains surrounding the onshore areas of the site.
boğazın herhangi iki tarafındaki kıyıya yakın miyosen/pliyosen yüksek arazileri, boğaza doğru azalan ve sahanın kıyıya yakın alanlarını çevreleyen kıyı ovaları üzerine çökeller bırakan tahliye vadileri formasyonunu ortaya çıkarmıştır.

often the easiest way to determine the true nature of an amphibolite is to inspect its field relationships; especially whether it is interfingered with other sediments, especially greywackes and other poorly sorted sediments.
genellikle bir amfibolit gerçek doğasını belirlemek için en kolay yolu, saha ilişkilerini incelemek için; diğer sedimanlar, özellikle grovak ve diğer kötü sıralanmış çökelleri ile geçişli özellikte olmasıdır.

several river systems descending from the hills to the southeast drain into canakkale strait through the flat coastal lowland where the anchorage is located, and water flow along the strait at canakkale is mainly from northeast to southwest, which drifts sediments along the asian shoreline and forms sand bars and beaches along the shore.
tepelerden ankrajın bulunduğu düz kıyı arazisi içinden Çanakkale boğazına güney doğu su yoluna gelen birçok nehir sistemi ve Çanakkale'deki boğaz boyunca yer alan su akışı genellikle kuzey doğu yönünden güney batı yönüne şeklindedir ve çökelleri asya kıyı şeridi boyunca sürüklemekte ve kıyı boyunca sahil kordonları ve plajlar oluşturmaktadır.

they recognized what was happening on the hillside and put a stop to it; enacted laws and made permits required to do responsible construction and golf course maintenance and stopped the sediments flowing into the bay, and stopped the chemicals flowing into the bay, and the bay recovered.
yamaçta ne olduğunun farkına vardılar ve buna bir dur dediler, yasalar ve izin zorululuğu çıkardılar inşaatların ve golf sahası bakımının sorumluca yapılması için. İnşaat çökeltilerinin koya akışını durdurdular, kimyasalların koya akışını durdurdular, ve koy kendine geldi.