From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
allora vennero i farisei e incominciarono a discutere con lui, chiedendogli un segno dal cielo, per metterlo alla prova
ferisiler gelip İsayla tartışmaya başladılar. onu denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.
essi non mi hanno mai trovato nel tempio a discutere con qualcuno o a incitare il popolo alla sommossa, né nelle sinagoghe, né per la citt
beni ne tapınakta, ne havralarda, ne de kentin başka bir yerinde herhangi biriyle tartışırken ya da halkı ayaklandırmaya çalışırken görmüşlerdir.
allora i giudei si misero a discutere tra di loro: «come può costui darci la sua carne da mangiare?»
bunun üzerine yahudiler, ‹‹bu adam yememiz için bedenini bize nasıl verebilir?›› diyerek birbirleriyle çekişmeye başladılar.
ben pochi lo conoscono”. non discutere di ciò, eccetto per quanto è palese e non chiedere a nessuno un parere in proposito.
artık sen de onlar hakkında sana açıkladığımıza razı ol da fazla münakaşaya, mübahaseye girişme ve onlara dair kitap hakkında bir hüküm dilemeye kalkışma.
ma poiché alcuni si ostinavano e si rifiutavano di credere dicendo male in pubblico di questa nuova dottrina, si staccò da loro separando i discepoli e continuò a discutere ogni giorno nella scuola di un certo tiranno
ne var ki, bazıları sert bir tutum takınıp ikna olmamakta direndiler ve İsanın yolunu halkın önünde kötülemeye başladılar. bunun üzerine pavlus onlardan ayrıldı. Öğrencilerini de alıp götürdü ve tiranusun dershanesinde her gün tartışmalarını sürdürdü.
il collegio dei membri della corte si riunisce per discutere e adottare i documenti dei quali esso è responsabile in via esclusiva, come le relazioni annuali sul bilancio generale dell’ue e su quello dei fondi europei di sviluppo.
bu şbrlğnn amacı sayıştay’ın ab fonların denetmne lşkn sorumluluğu le yakından lşkldr.
gli scribi e i farisei cominciarono a discutere dicendo: «chi è costui che pronuncia bestemmie? chi può rimettere i peccati, se non dio soltanto?»
din bilginleriyle ferisiler, ‹‹tanrıya küfreden bu adam kim? tanrıdan başka kim günahları bağışlayabilir?›› diye düşünmeye başladılar.
prerequisito indispensabile per poter discutere l’entità del problema e per valutare l’impatto degli interventi realizzati, tuttavia, è la definizione di un quadro concettuale condiviso per descrivere il problema.
bununla beraber, sorunu tanımlamak için ortak bir kavramsal çerçeve oluşturmak, bu sorunun kapsamı hakkında tartışabilmenin ve müdahalelerin etkisini değerlendirmenin zorunlu bir önkoşuludur.
diranno: “erano tre, e il quarto era il cane”. diranno congetturando sull'ignoto: “cinque, sesto il cane” e diranno: “sette, e l'ottavo era il cane”. di': “il mio signore meglio conosce il loro numero. ben pochi lo conoscono”. non discutere di ciò, eccetto per quanto è palese e non chiedere a nessuno un parere in proposito.
İnsanların kimi: “onlar, üç kişi idi, dördüncüleri de köpekleri idi.” diyecekler.bazıları da: “beş kişi idiler, altıncıları da köpekleri idi.” diyecekler.bunlar, gayb hakkında tahmin yürütmekten ibarettir.kimileri de: “onlar yedi kişi olup sekizincileri de köpekleri idi.” derler.de ki: “onların sayısını tam tamına rabbim bilir.” onlar hakkında bilgisi olan çok az kişi vardır.Öyleyse onlar hakkında, sathî tartışma dışında kimse ile münakaşa etme ve bu konuda ileri geri konuşanlardan da hiçbir bilgi isteme!