Usted buscó: insegnato (Italiano - Turco)

ha insegnato il corano,
kur'an'ı öğretti.

e gli ha insegnato ad esprimersi.
o belletti ona beyanı.

colui che ha insegnato mediante il calamo,
kalem yoluyla öğretir.

che ha insegnato all'uomo quello che non sapeva.
oku! kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren rabbin, en büyük kerem sahibidir.

ciò è parte di quel che il mio signore mi ha insegnato.
allah’a herhangi bir şeyi şerik saymak bizim için asla doğru olmaz.

È certo lui il vostro maestro che vi ha insegnato la magia.
demek ki size sihri öğreten ustanız oymuş!

gli apostoli si riunirono attorno a gesù e gli riferirono tutto quello che avevano fatto e insegnato
elçiler, İsanın yanına dönerek yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi ona anlattılar.

in verità, è lui il vostro gran maestro, colui che vi ha insegnato la magia!
anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş!

e ordinò che fosse insegnato ai figli di giuda. ecco, si trova scritto nel libro del giusto
sonra yaşar kitabında yazılan yay adındaki ağıtın yahuda halkına öğretilmesini buyurdu:

poi, quando sarete al sicuro, ricordatevi di allah, ché egli vi ha insegnato quello che non sapevate.
emniyete çıktınız mı bilmediğiniz şeyleri size belleten allah'ı anın.

invero egli era colmo della scienza che noi gli avevamo insegnato, mentre la maggior parte degli uomini non sanno.
(bunun içindir ki “allah’tan gelecek takdiri önleyemem.” demişti.) fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.

non conosciamo se non quello che tu ci hai insegnato: in verità tu sei il saggio, il sapiente”.
bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. sen, yalnız sen alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."

incontrarono uno dei nostri servi, al quale avevamo concesso misericordia da parte nostra e al quale avevamo insegnato una scienza da noi proveniente.
derken kullarımızdan bir kulu buldular ki biz, katımızdan ona rahmet ihsan etmiştik ve katımızdan ilim belletmiştik.

chiese [mosè]: “posso seguirti per imparare quello che ti è stato insegnato [a proposito] della retta via?”.
musa ona dedi ki: "doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"

gliel'ha insegnata un fortissimo,
kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.