검색어: dignum (라틴어 - 터키어)

facite ergo fructum dignum paenitentia
bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin.

quod si dignum fuerit ut et ego eam mecum ibun
benim de gitmeme değerse, onları yanıma alıp gideceğim.

vana sunt et opus risu dignum in tempore visitationis suae peribun
cezalandırılınca yok olacaklar.

et dignum ducis super huiuscemodi aperire oculos tuos et adducere eum tecum in iudiciu
yargılamak için önüne çağırıyorsun?

ego vero conperi nihil dignum eum morte admisisse ipso autem hoc appellante augustum iudicavi mitter
oysa ben, ölüm cezasını gerektiren hiçbir suç işlemediğini anladım. yine de, kendisi davasının İmparatora iletilmesini istediğinden, onu göndermeye karar verdim.

guttur tuum sicut vinum optimum dignum dilecto meo ad potandum labiisque et dentibus illius ruminandu
en iyi şarap gibi ağzın. sevgilimin dudaklarına, dişlerine doğru kaysın. metin ‹‹uyuyanların dudaklarına››.

sin autem eum qui peccavit dignum viderint plagis prosternent et coram se facient verberari pro mensura peccati erit et plagarum modu
eğer suçlu kişi kamçılanmayı hak ettiyse, yargıç onu yere yatırtacak ve önünde suçu oranında sayıyla kamçılatacak.

qui ait ad eum haec dicit dominus quia dimisisti virum dignum morte de manu tua erit anima tua pro anima eius et populus tuus pro populo eiu
bunun üzerine peygamber krala şöyle dedi: ‹‹rab diyor ki, ‹Ölüme mahkûm ettiğim adamı salıverdiğin için onun yerine sen öleceksin. onun halkının başına gelecekler senin halkının başına gelecek.› ››

bibebant autem qui invitati erant aureis poculis et aliis atque aliis vasis cibi inferebantur vinum quoque ut magnificentia regia dignum erat abundans et praecipuum ponebatu
sarayın en iyi şarabı kralın cömertliğine yaraşır biçimde bol bol ve her biri değişik altın kupalar içinde sunuluyordu.

ipse quoque interfecit virum aegyptium virum dignum spectaculo habentem in manu hastam itaque cum descendisset ad eum in virga vi extorsit hastam de manu aegyptii et interfecit eum hasta su
İri yarı bir mısırlıyı da öldürdü. mısırlının elinde mızrak vardı. benaya sopayla onun üzerine yürüdü. mızrağı elinden kaptığı gibi onu kendi mızrağıyla öldürdü.