검색어: çalmıştı (터키어 - 영어)

sanatçı ilkinde solo çalmıştı.
he played solo at his first festival performance.

okula gittiğimde zil çoktan çalmıştı.
the bell had already rung when i got to school.

"Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı" dediler.
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him."

12 yaşında olan bu erkek çoçugu sadece bisiklet çalmıştı.
he was a 12-year-old boy who had stolen a bicycle.

"o çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı," dediler.
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him."

dediler ki: "eğer o çalmışsa, daha önce bunun kardeşi de çalmıştı".
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him." joseph noted their remarks, but did not utter a word.

dediler ki: "Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı."
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him."

"Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı" dediler. yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı.
they said: 'if he is a thief know then that a brother of his has committed theft before him' but joseph kept it secret and did not reveal it to them.

(yusuf'un kardeşleri) dediler ki: "(bu) çaldıysa bundan önce kardeşi de çalmıştı."
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him."

onlar: “eğer o çalmışsa, zaten daha önce onun kardeşi de hırsızlık etmişti.” dediler.
(joseph's) brothers said, "it's no wonder that he steals; a brother of his had stolen before him."